Abdulbaki GölpınarlıAbdulbaki Gölpınarlı:
Artık mühlet ver kâfirlere mühlet ver onlara az bir müddet.
Abdullah ParlıyanAbdullah Parlıyan:
O halde sen onları kendi hallerine bırak. Onlara ne yapacağımı göreceksin.
Adem UğurAdem Uğur:
Onun için Kâfirlere mühlet ver, onları biraz kendi hallerine bırak (pek yakında desteğimiz sana gelecek).
Ahmed HulusiAhmed Hulusi:
Bu yüzden o hakikat bilgisini inkâr edenlere mühlet ver, onlara az bir süre tanı.
Ahmet VarolAhmet Varol:
Sen inkârcılara biraz mühlet ver; onlara biraz süre tanı.
Ali BulaçAli Bulaç:
Sen kafirlere bir mühlet ver, az bir süre tanı.
Ali Fikri YavuzAli Fikri Yavuz:
Onun için, o kâfirlere mühlet ver. Onlara az bir mühlet ver...
Bayraktar BayraklıBayraktar Bayraklı:
(11-17) Andolsun o dönüşlü göğe, o yarılıp çatlayan yeryüzüne. Şüphesiz Kur`ân, hak ile bâtılı ayıran bir sözdür. O asla bir şaka değildir. Kafirler hep hile/tuzak kuruyorlar. Ben de hilelerine karşılık veririm. Onun için sen kâfirlere mühlet ver, onlara az bir zaman tanı!
Bekir SadakBekir Sadak:
Sen inkarcilara mehil ver; onlara mukabeleyi biraz geri birak.
Celal YıldırımCelal Yıldırım:
Onun için sen, inkarcılara mehil ver, onları bir süre (kendi hallerine) bırak..
Cemal KülünkoğluCemal Külünkoğlu:
Onun için, sen o inkârcılara bir mühlet ver, az bir süre tanı (pek yakında desteğimiz sana gelecektir).
Diyanet İşleriDiyanet İşleri:
Artık sen inkârcılara mühlet ver; onlara biraz zaman tanı!
Diyanet VakfıDiyanet Vakfı:
(11-17) Dönüş sahibi olan (yağmur yağdıran) göğe, (nebat ile) yarılan yere yemin ederim ki Kur’an, (hak ile bâtılı) ayıran bir sözdür. O, asla bir şaka değildir. Onlar bir tuzak kurarlar, ben de bir tuzak kurarım. Kâfirlere mühlet ver, onları biraz kendi hallerine bırak (pek yakında desteğimiz sana gelecek).
Edip YükselEdip Yüksel:
Öyleyse inkârcılara az bir süre daha tanı.
Elmalılı Hamdi YazırElmalılı Hamdi Yazır:
Onun için sen kâfirlere mühlet ver, onlara az bir zaman tanı.
Fizil-al il KuranFizil-al il Kuran:
Sen kâfirlere mühlet ver. Onlara biraz zaman tanı.
Gültekin OnanGültekin Onan:
Sen kafirlere bir mühlet ver, az bir süre tanı.
Harun YıldırımHarun Yıldırım:
Kâfirlere mühlet ver, onlara biraz süre tanı.
Hasan Basri ÇantayHasan Basri Çantay:
(Habîbim) sen şimdilik o kâfirlere mühlet ver, onları biraz gecikdiriver.
Hayrat NeşriyatHayrat Neşriyat:
(Ey Habîbim!) O hâlde kâfirlere (azâb edeceğimiz vakte kadar) mühlet ver; onlara azıcık süre tanımakla, biraz (kendi hâllerine) bırak!
İbn-i Kesirİbn-i Kesir:
Sen; şimdilik kafirlere mühlet ver, onları biraz geciktir.
İlyas Yorulmazİlyas Yorulmaz:
Doğruları inkar edenlere zaman tanı, onlara az bir mühlet ver.
İskender Ali Mihrİskender Ali Mihr:
Artık kâfirlere mühlet ver, onlara biraz süre tanı.
Kadri ÇelikKadri Çelik:
Sen şimdi kâfirlere bir mühlet ver, kendilerine az bir süre tanı.
Muhammed EsedMuhammed Esed:
Öyleyse bırak, hakikati inkar edenler dilediklerini yapsınlar, yapsınlar kısa bir süre!
Mustafa İslamoğluMustafa İslamoğlu:
Şu halde kafirlere süre ver, sadece kısa bir süre…
Ömer Nasuhi BilmenÖmer Nasuhi Bilmen:
Artık kâfirlere mühlet ver, onları biraz bırak.
Ömer ÖngütÖmer Öngüt:
Hele sen o kâfirlere mühlet ver, (onları biraz kendi hallerine bırak!).
Sadık TürkmenSadık Türkmen:
Şimdi sen gerçeği bildiği halde reddeden(kâfir)lere bir süre tanı, kısa bir süre!
Seyyid KutubSeyyid Kutub:
Sen kâfirlere mühlet ver. Onlara biraz zaman tanı.
Suat YıldırımSuat Yıldırım:
Öyleyse o kâfirleri kendi hallerine bırak! (yakında sana desteğimiz gelecektir.)
Süleyman AteşSüleyman Ateş:
Hele sen o kâfirlere mühlet ver, biraz bırak onları (bildiklerine gitsinler).
Şaban PirişŞaban Piriş:
Kafirlere mühlet ver, onlara biraz süre tanı.
Tefhim-ul Kur'anTefhim-ul Kur'an:
Sen şimdi küfretmekte olanlara bir mühlet ver, kendilerine az bir süre tanı.
Yaşar Nuri ÖztürkYaşar Nuri Öztürk:
O halde, o küfre batmışlara mühlet ver, süre tanı onlara birazcık...
Yusuf Ali (İngilizce)Yusuf Ali (İngilizce):
Therefore grant a delay to the Unbelievers: Give respite to them gently (for awhile).