فَذَرْهُمْ فِي غَمْرَتِهِمْ حَتَّىٰ حِينٍ
Fezerhüm fı ğamratihim hatta hıyn
Kelime
Anlamı
Kökü
فَذَرْهُمْ
onları bırak
فِي
içinde
غَمْرَتِهِمْ
gafletleri
حَتَّىٰ
kadar
حِينٍ
bir süreye

  • Abdulbaki Gölpınarlı Abdulbaki Gölpınarlı:
    Artık bir zamâna dek sapıklıkları içinde bırak onları.

  • Abdullah Parlıyan Abdullah Parlıyan:
    Şimdi sen onları, bir zamana kadar gaflet ve sapıklıkları ile başbaşa bırak.

  • Adem Uğur Adem Uğur:
    Şimdi sen onları bir zamana kadar gaflet ve sapıklıkları ile başbaşa bırak!

  • Ahmed Hulusi Ahmed Hulusi:
    Bir süre onları kozaları içinde bırak!

  • Ahmet Varol Ahmet Varol:
    Sen onları bir süreye kadar gafletleri içinde bırak.

  • Ali Bulaç Ali Bulaç:
    Artık sen onları, belli bir süreye kadar kendi gafletleri içinde bırak.

  • Ali Fikri Yavuz Ali Fikri Yavuz:
    Şimdi (Ey Rasûlüm), o Mekke kâfirlerini bir vakte kadar dalgınlıkları içinde bırak.

  • Bayraktar Bayraklı Bayraktar Bayraklı:
    Onları bir süreye kadar, gaflet ve sapıklıkları ile baş başa bırak!

  • Bekir Sadak Bekir Sadak:
    Onlari bir sureye kadar sapikliklariyla basbasa birak.

  • Celal Yıldırım Celal Yıldırım:
    Artık sen onları (ilâhî emir ve hüküm ininceye kadar) bir süre şaşkınlıkları içinde (bocalar halde) bırak.

  • Cemal Külünkoğlu Cemal Külünkoğlu:
    (Ey Muhammed!) Sen onları bir zamana kadar, gaflet ve şaşkınlıklarıyla baş başa bırak!

  • Diyanet İşleri Diyanet İşleri:
    Ey Muhammed! Sen onları bir zamana kadar, gaflet ve şaşkınlıklarıyla baş başa bırak!

  • Diyanet Vakfı Diyanet Vakfı:
    Şimdi sen onları bir zamana kadar gaflet ve sapıklıkları ile başbaşa bırak!

  • Edip Yüksel Edip Yüksel:
    Belli bir süreye kadar onları şaşkınlıkları içinde bırak.

  • Elmalılı Hamdi Yazır Elmalılı Hamdi Yazır:
    Sen şimdi onları bir zamana kadar gaflet ve sapıklıkları ile başbaşa bırak!

  • Fizil-al il Kuran Fizil-al il Kuran:
    Bir süre için onları gafletleri ve sapıklıkları ile başbaşa bırak.

  • Gültekin Onan Gültekin Onan:
    Artık sen onları, belli bir süreye kadar kendi gafletleri içinde bırak.

  • Harun Yıldırım Harun Yıldırım:
    Şimdi sen onları bir zamana kadar gaflet ve sapıklıkları ile başbaşa bırak!

  • Hasan Basri Çantay Hasan Basri Çantay:
    Şimdi sen onları bir vaktâ kadar sapıklıkları içinde bırak.

  • Hayrat Neşriyat Hayrat Neşriyat:
    Artık onları bir zamâna kadar dalâletleriyle (baş başa) bırak!

  • İbn-i Kesir İbn-i Kesir:
    Bir süreye kadar onları kendi sapıklıklarıyla başbaşa bırak.

  • İlyas Yorulmaz İlyas Yorulmaz:
    Onları belli bir zamana kadar kendi hallerine (sapkınlıklarında) bırak.

  • İskender Ali Mihr İskender Ali Mihr:
    Artık onları, kendi dalâletleri içinde belli bir süreye kadar terket.

  • Kadri Çelik Kadri Çelik:
    Artık sen onları, belli bir süreye kadar kendi gafletleri içinde bırak.

  • Muhammed Esed Muhammed Esed:
    Fakat onları bir vakte kadar, kendi cehaletlerine gömülmüş olarak, kendi hallerine bırak.

  • Mustafa İslamoğlu Mustafa İslamoğlu:
    Artık onları bir vakte kadar, gömüldükleri gafletleriyle baş başa bırak da işine bak;

  • Ömer Nasuhi Bilmen Ömer Nasuhi Bilmen:
    Artık sen onları kendi dalâletleri içinde bir zamana kadar terket.

  • Ömer Öngüt Ömer Öngüt:
    Şimdi sen onları bir süreye kadar kendi sapıklıkları ile başbaşa bırak.

  • Sadık Türkmen Sadık Türkmen:
    Artık onları, bir süreye kadar gafletleri/taşkınlıkları içinde bırak!

  • Seyyid Kutub Seyyid Kutub:
    Bir süre için onları gafletleri ve sapıklıkları ile başbaşa bırak.

  • Suat Yıldırım Suat Yıldırım:
    Sen onları, bir süreye kadar daldıkları gaflet içinde kendi hallerine bırak!

  • Süleyman Ateş Süleyman Ateş:
    Bir süreye kadar onları, (daldıkları) gafletleri içinde bırak.

  • Şaban Piriş Şaban Piriş:
    Bir süreye kadar onları kendi sapıklıklarıyla baş başa bırak.

  • Tefhim-ul Kur'an Tefhim-ul Kur'an:
    Artık sen onları, belli bir süreye kadar kendi gafletleri içinde bırak.

  • Yaşar Nuri Öztürk Yaşar Nuri Öztürk:
    Artık sen onları bir süreye kadar kendi gafletleri içinde bırak.

  • Yusuf Ali (İngilizce) Yusuf Ali (İngilizce):
    But leave them in their confused ignorance for a time.