خَاشِعَةً أَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌ ۚ ذَٰلِكَ الْيَوْمُ الَّذِي كَانُوا يُوعَدُونَ
Haşi’aten ebsaruhum terhekuhum zilletun zalikelyevmulleziy kanu yu’adune.
Kelime
Anlamı
Kökü
خَاشِعَةً
korkulu
أَبْصَارُهُمْ
gözleri
تَرْهَقُهُمْ
onları bürümüş
ذِلَّةٌ
alçaklık
ذَٰلِكَ
işte budur
الْيَوْمُ
gün
الَّذِي
كَانُوا
olan
يُوعَدُونَ
onlara va’dedilmiş

  • Abdulbaki Gölpınarlı Abdulbaki Gölpınarlı:
    Gözleri yerde, üstlerine aşağılık çökmüş; işte onlara vaadedilen gün, bugündür.

  • Abdullah Parlıyan Abdullah Parlıyan:
    Gözleri korkudan alçalıp düşük bir haldedir. Üzerlerine aşağılık çökmüş bir vaziyette; işte onlara defalarca haber verilen gün bu gündür.

  • Adem Uğur Adem Uğur:
    Gözleri horluktan aşağı düşmüş ve kendileri zillete bürünmüş bir halde. İşte bu, onların tehdit edilegeldikleri gündür!

  • Ahmed Hulusi Ahmed Hulusi:
    Gözleri dehşetten önlerine eğik, kendilerini de bir zillet kaplamış oldukları hâlde... İşte bu, vadolundukları o süreçtir!

  • Ahmet Varol Ahmet Varol:
    Gözleri düşkün bir halde. Kendilerini de zillet bürür. İşte bu, onlara vaadedilen gündür.

  • Ali Bulaç Ali Bulaç:
    Gözleri ’korkudan ve dehşetten düşük’ yüzlerini de bir zillet kaplamış; işte bu, kendilerine vadedilmekte olan (kıyamet ve azap) günüdür.

  • Ali Fikri Yavuz Ali Fikri Yavuz:
    Gözleri (zillet içinde) düşkün bir halde, kendilerini bir horluk kaplayacak. İşte bugün, o (azabla) vaad edildikleri kıyamet günüdür.

  • Bayraktar Bayraklı Bayraktar Bayraklı:
    (43-44) O gün, gözleri önlerine eğik, kendilerini zillet kaplamış bir durumda, sanki bir hedefe doğru koşuyorlarmış gibi kabirlerinden hızla çıkarlar. İşte uyarıldıkları gün bu gündür.

  • Bekir Sadak Bekir Sadak:
    (43-44) Kabirlerden cabuk cabuk cikacaklari gun, gozleri donmus, yuzlerini zillet burumus olarak sanki dikili taslara dogru kosarlar. Iste bu, onlara soz verilmis olan gundur.

  • Celal Yıldırım Celal Yıldırım:
    Gözleri korkudan alçalıp düşük bir haldedir, zillet kendilerini saracak ; işte bu, Va’dolundukları gündür.

  • Cemal Külünkoğlu Cemal Külünkoğlu:
    Gözleri (dehşetten) öne eğik, kendilerini alçaklık bürümüş bir durumda (koşarlar). İşte bu, onlara vadedilen gündür.

  • Diyanet İşleri Diyanet İşleri:
    (43-44) Dikili putlara akın akın gidercesine, gözleri inmiş, kendilerini zillet kaplamış bir hâlde mezarlarından süratle çıkacakları o günü hatırla! İşte o, uyarıldıkları gündür.

  • Diyanet Vakfı Diyanet Vakfı:
    (43-44) O gün onlar, sanki dikili bir şeye koşuyorlar gibi, gözleri horluktan aşağı düşmüş ve kendileri zillete bürünmüş bir halde kabirlerinden fırlaya fırlaya çıkarlar. İşte bu, onların tehdit edilegeldikleri gündür!

  • Edip Yüksel Edip Yüksel:
    Gözleri dönmüş, kendilerini utanç sarmış olarak. İşte bu, onlara söz verilmiş olan gündür.

  • Elmalılı Hamdi Yazır Elmalılı Hamdi Yazır:
    Gözleri düşük, kendilerini bir alçaklık saracak da saracak. İşte onlara vaad edilen gün, o gündür.

  • Fizil-al il Kuran Fizil-al il Kuran:
    Gözleri düşük, yüzlerini alçaklık bürümüş bir durumda. İşte onlara vaadedilen gün, bugündür.

  • Gültekin Onan Gültekin Onan:
    Gözleri ’korkudan ve dehşetten düşük’, yüzlerini de bir zillet kaplamış; işte bu, kendilerine vadedilmekte olan (kıyamet ve azab) günüdür.

  • Harun Yıldırım Harun Yıldırım:
    Gözleri düşük, yüzlerini de bir zillet kaplamıştır. İşte bu kendilerine vaadedilmiş olan gündür.

  • Hasan Basri Çantay Hasan Basri Çantay:
    gözleri horlukla aşağıda, kendilerini bir zillet (ve hakaaret) kaplamış olarak. İşte bu, onların tehdîd edilegeldikleri gündür.

  • Hayrat Neşriyat Hayrat Neşriyat:
    Gözleri öne düşmüş bir hâlde kendilerini bir zillet kaplar. İşte bu, tehdîd olunup durdukları gündür!

  • İbn-i Kesir İbn-i Kesir:
    Gözleri dönmüş, yüzlerini zillet bürümüş olarak. İşte bu; onlara vaad olunan gündür.

  • İlyas Yorulmaz İlyas Yorulmaz:
    Gözleri korku ve çaresizlik içerisinde, zillet üzerlerine çökmüş bir durumda. İşte bu onlara vaat edilen hesap günüdür.

  • İskender Ali Mihr İskender Ali Mihr:
    Onların bakışları korkulu bir haldedir, onları bir zillet kaplar. İşte bu, onların vaadolundukları gündür.

  • Kadri Çelik Kadri Çelik:
    Gözleri yerde, kendilerini baştan aşağı bir zillet kaplamış durumdadır. İşte kendilerine vaat edilen gün, o gündür.

  • Muhammed Esed Muhammed Esed:
    gözleri düşmüş, zillete duçar bir vaziyette; işte onlara defalarca haber verilen Gün...

  • Mustafa İslamoğlu Mustafa İslamoğlu:
    gözleri yıkılmış, zillete bürünmüş bir halde: işte bu, onların daha önce defalarca tehdit edildikleri gündür.

  • Ömer Nasuhi Bilmen Ömer Nasuhi Bilmen:
    Gözleri düşkün olduğu halde kendilerini bir zillet kaplayacaktır, işte o, onların tehdid olunmuş oldukları gündür.

  • Ömer Öngüt Ömer Öngüt:
    Gözleri dönmüş, yüzlerini zillet bürümüş olarak. İşte bu, onlara vaad olunan gündür.

  • Sadık Türkmen Sadık Türkmen:
    Gözleri düşüktür/baygındır, kendilerini bir zillet kaplamıştır! İşte, kendilerine söz verilen gün, bugündür!

  • Seyyid Kutub Seyyid Kutub:
    Gözleri düşük, yüzlerini alçaklık bürümüş bir durumda. İşte onlara vaadedilen gün, bugündür.

  • Suat Yıldırım Suat Yıldırım:
    Gözleri yerde, kendilerini baştan aşağı bir zillet kaplamış durumdadır. İşte kendilerine vâd edilen gün, bugündür.

  • Süleyman Ateş Süleyman Ateş:
    Gözleri düşük, yüzlerini alçaklık bürümüş bir durumda. İşte onlara va’dedilen gün, bugündür.

  • Şaban Piriş Şaban Piriş:
    Gözleri yere yıkılmış, (yüzlerini) zillet bürümüş. İşte bu, onlara söz verilen gündür!

  • Tefhim-ul Kur'an Tefhim-ul Kur'an:
    Gözleri ’korkudan ve dehşetten düşük,’ yüzlerini de bir zillet sarıp kaplamış; işte bu, kendilerine vadedilmekte olan (kıyamet ve azab) günüdür.

  • Yaşar Nuri Öztürk Yaşar Nuri Öztürk:
    Gözleri yere eğik; bir zillet kuşatmıştır onları. İşte bu gündür onlara vaat edilmiş olan.

  • Yusuf Ali (İngilizce) Yusuf Ali (İngilizce):
    Their eyes lowered in dejection,- ignominy covering them (all over)! such is the Day the which they are promised!