يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يَشْفَعُونَ إِلَّا لِمَنِ ارْتَضَىٰ وَهُمْ مِنْ خَشْيَتِهِ مُشْفِقُونَ
Ya’lemü ma beyne eydıhim ve ma halfehüm ve la yeşfeune illa li menirteda ve hüm min haşyetihı müşfikun
Kelime
Anlamı
Kökü
يَعْلَمُ
bilir
مَا
olanı
بَيْنَ
arasında (önlerinde)
أَيْدِيهِمْ
ellerinin (önlerinde)
وَمَا
ve olanı
خَلْفَهُمْ
arkalarında
وَلَا
ve
يَشْفَعُونَ
şefa’at edemezler
إِلَّا
başkasına
لِمَنِ
olduklarından
ارْتَضَىٰ
razı
وَهُمْ
ve onlar
مِنْ
-ndan
خَشْيَتِهِ
O’nun korkusu-
مُشْفِقُونَ
titrerler

  • Abdulbaki Gölpınarlı Abdulbaki Gölpınarlı:
    O bilir, onların önlerinde ve artlarında ne varsa ve Tanrı rızâsına mazhar olandan başkasına şefâat de edemezler ve onlar, onun korkusundan ürkerler.

  • Abdullah Parlıyan Abdullah Parlıyan:
    Allah onların yaptıklarını da, yapacaklarını da bilir ve onlar Allah’ın hoşnut olacağı kimselere, şefaat edebilirler ve hepsi de, Allah korkusundan dolayı titrerler.

  • Adem Uğur Adem Uğur:
    Allah, onların önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını da, yapacaklarını da) bilir. Allah rızasına ulaşmış olanlardan başkasına şefaat etmezler. Onlar, Allah korkusundan titrerler!

  • Ahmed Hulusi Ahmed Hulusi:
    Onların önlerindekini de, arkalarındakini de bilir... Onlar, ancak rızasını kazanmış kişilere şefaat ederler... Onlar, O’nun haşyetinden titrerler.

  • Ahmet Varol Ahmet Varol:
    O (Allah) onların önlerinde ve arkalarında olanı bilir. O’nun hoşnut olduğu kimseden başkasına şefaat etmezler. O’nun korkusuyla titremektedirler.

  • Ali Bulaç Ali Bulaç:
    O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir; onlar şefaat etmezler (kendisinden) hoşnut olunandan başka. Ve onlar, O’nun haşmetinden içleri titremekte olanlardır.

  • Ali Fikri Yavuz Ali Fikri Yavuz:
    Allah, onların önlerindekinide, arkalarındakini de (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir ve onlar, O’nun rıza verdiği kimselerden başkasına şefaat edemezler. Hepsi O’nun korkusundan titrerler.

  • Bayraktar Bayraklı Bayraktar Bayraklı:
    Allah, onların önlerindekini de arkalarındakini de bilir. Allah`ın rızasına ulaşmış olanlardan başkasına şefaat etmezler. Onlar, Allah korkusundan titrerler.

  • Bekir Sadak Bekir Sadak:
    Allah, onlarin yaptiklarini ve yapmakta olduklarini bilir. Onlar Allah’in hosnut oldugu kimseden baskasina sefaat edemezler; O’nun korkusundan titrerler.

  • Celal Yıldırım Celal Yıldırım:
    Allah onların önlerindekini de, arkalarındakini de bilir. Onlar ancak Allah’ın razı olacağı kimse için şefaat ederler ve onlar Allah korkusundan saygıyla titrerler.

  • Cemal Külünkoğlu Cemal Külünkoğlu:
    Allah, onların yaptıklarını da yapacaklarını da bilir. Onlar, O`nun razı olduğu kimselerden başkasına şefaat etmezler ve hepsi O`na olan saygılarından titrerler.

  • Diyanet İşleri Diyanet İşleri:
    Allah, onların önlerindekini de arkalarındakini de (yaptıklarını da yapacaklarını da) bilir. Onlar, O’nun razı olduğu kimselerden başkasına şefaat etmezler ve hepsi O’nun korkusuyla titrerler.

  • Diyanet Vakfı Diyanet Vakfı:
    Allah, onların önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını da, yapacaklarını da) bilir. Allah rızasına ulaşmış olanlardan başkasına şefaat etmezler. Onlar, Allah korkusundan titrerler!

  • Edip Yüksel Edip Yüksel:
    O onların geçmişini ve geleceğini bilir. Onlar O’nun hoşnut olduğu kullarından başkası için şefaat etmezler. Onlar bile O’nun karşısında saygıyla titrerler.

  • Elmalılı Hamdi Yazır Elmalılı Hamdi Yazır:
    Allah, onların önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir. Onlar, Allah’ın hoşnud olduğu kimseden başkasına şefaat etmezler. Hepsi de O’nun korkusundan titrerler.

  • Fizil-al il Kuran Fizil-al il Kuran:
    Allah, onların önlerindekini ve arkalarında bıraktıklarını (yapacaklarını ve yaptıklarını) bilir. Onlar sadece Allah’ın hoşnut olduğu kimselere şefaat ederler ve Allah’ın korkusundan titrerler.

  • Gültekin Onan Gültekin Onan:
    O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir onlar şefaat etmezler (kendisinden) hoşnut olunandan başka. Ve onlar, O’nun haşmetinden içleri titremekte olanlardır.

  • Harun Yıldırım Harun Yıldırım:
    Allah, onların önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını da, yapacaklarını da) bilir. Allah rızasına ulaşmış olanlardan başkasına şefaat etmezler. Onlar, Allah korkusundan titrerler!

  • Hasan Basri Çantay Hasan Basri Çantay:
    Önlerindekini de, arkalarındakini de O bilir. Bunlar, Onun rızâsına ermiş olandan başka kimseye şefaat etmezler. Bunlar Onun korkusundan titreyenlerdir.

  • Hayrat Neşriyat Hayrat Neşriyat:
    (Allah) onların önlerindekini ve arkalarındakini (yaptıklarını ve yapacaklarını)bilir; (O`nun) râzı olduğu kimseden başkasına şefâat etmezler ve onlar O`nun korkusundan titreyen kimselerdir.

  • İbn-i Kesir İbn-i Kesir:
    O, onların önlerindekilerini de bilir, arkalarındakini de bilir. Onlar, Allah’ın hoşnud olduğu kimseden başkasına şefaat edemezler ve O’nun korkusundan titrerler.

  • İlyas Yorulmaz İlyas Yorulmaz:
    Allah onların önlerinde olanı da, arkalarında olanı da bilir. O melekler yalnızca Allah’ın razı olduğundan başkasına yardım (şefaat) edemezler ve onlar Allah korkusundan dolayı saygı içerisindedirler.

  • İskender Ali Mihr İskender Ali Mihr:
    Onların önünde ve arkasında olan şeyleri (muhafız melekleri) bilir. Ve onlar, (Allah’ın) rızasına ermiş olanlardan başkasına şefaat etmezler. Ve onlar, O’nun (Allah’ın) haşyetinden korkanlardır.

  • Kadri Çelik Kadri Çelik:
    O, önlerindekini de arkalarındakini de bilmektedir. Onlar (kendisinden) hoşnut olunandan başkasına şefaat de etmezler ve onlar, O’nun haşyetinden içleri titremekte olanlardır.

  • Muhammed Esed Muhammed Esed:
    O, onların gözünün önünde olanları da bilir, onlardan gizli tutulan şeyleri de bilir; bunun içindir ki, onlar, O’nun (zaten) hoşnut olduğu insanların dışında kimseye yan çıkıp kayıramazlar; çünkü (herkesten önce) onların kendileri O’nun korkusuyla titrerler.

  • Mustafa İslamoğlu Mustafa İslamoğlu:
    O, onların bildiklerini de bilmediklerini de bilir. Ki zaten onlar, O`nun hoşnut ve razı olmadığı hiç kimseye şefaat edemezler: zira onlar O`nun yüceliği karşısında derin bir saygıyla titrerler.

  • Ömer Nasuhi Bilmen Ömer Nasuhi Bilmen:
    Onların ilerilerindekini de gerilerindekini de bilir ve razı olduğundan başkasına şefaat de edemezler ve onlar O’nun mehabetinden kemal-i itina ile korkar kimselerdir.

  • Ömer Öngüt Ömer Öngüt:
    Allah, onların öndekilerini de bilir, arkalarındakini de bilir. Onlar, Allah’ın râzı olduğu kimseden başkasına şefaat edemezler ve O’nun korkusundan titrerler.

  • Sadık Türkmen Sadık Türkmen:
    Allah onların önlerinde ve arkalarında ne varsa, bilir. Allah’ın razı olduğu kimseden başkasına aracılık/şahitlik/şefaat edemezler. Onlar, O’nun korkusundan saygıyla titrerler.

  • Seyyid Kutub Seyyid Kutub:
    Allah, onların önlerindekini ve arkalarında bıraktıklarını (yapacaklarını ve yaptıklarını) bilir. Onlar sadece Allah’ın hoşnut olduğu kimselere şefaat ederler ve Allah’ın korkusundan titrerler.

  • Suat Yıldırım Suat Yıldırım:
    O onların yaptıklarını da yapacaklarını da, açıkladıklarını da gizlediklerini de bilir. Onlar, sadece O’nun razı olduğu kimse hakkında şefaat ederler. O’na duydukları tazimden ötürü çekinir, titrerler.

  • Süleyman Ateş Süleyman Ateş:
    (Allâh) Onların önlerinde ve arkalarında olanı bilir. (Allâh’ın) râzı olduğundan başkasına şefâ’at edemezler ve onlar, O’nun korkusundan titrerler.

  • Şaban Piriş Şaban Piriş:
    Allah, onların önlerindekini de arkalarındakini de bilir. Allah’ın razı olduğu kimseden başkasına şefaat edemezler. O’nun korkusundan tir tir titrerler.

  • Tefhim-ul Kur'an Tefhim-ul Kur'an:
    O, önlerindekini de, arkalarındakini de bilmektedir; onlar şefaat de etmezler; (kendisinden) hoşnut olunandan başka. Ve onlar, O’nun haşmetinden içleri titremekte olanlardır.

  • Yaşar Nuri Öztürk Yaşar Nuri Öztürk:
    O, onların önlerindekini de arkalarındakini de bilir. Onlar, O’nun hoşnutluk verdiklerinden başkasına da şefaat etmezler. Ve onlar O’nun korkusundan titrerler.

  • Yusuf Ali (İngilizce) Yusuf Ali (İngilizce):
    He knows what is before them, and what is behind them, and they offer no intercession except for those who are acceptable, and they stand in awe and reverence of His (Glory).