Bayraktar BayraklıBayraktar Bayraklı:
“Vallahi, biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi âlemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; biz apaçık bir sapıklık içindeymişiz. Şimdi ne şefaatçimiz ne de bir dostumuz vardır. Keşke geriye dönüşümüz olsa da inananlardan olsak.”
Bekir SadakBekir Sadak:
(96-102) Orada putlariyla cekiserek: «Vallahi biz apacik bir sapiklikta idik; cunku biz sizi alemlerin Rabbine esit tutmustuk; bizi saptiranlar ancak suclulardir; simdi sefaatcimiz, yakin bir dostumuz yoktur; keski geriye bir donusumuz olsa da inananlardan olsak derler.
Celal YıldırımCelal Yıldırım:
(100-101) Artık (bugün için) ne şefaatçilerimiz vardır, ne de candan sıcak bir dostumuz...
Cemal KülünkoğluCemal Külünkoğlu:
(100-101) “İşte bu yüzden artık bizim için ne şefaatçiler var, ne de yakın bir dost.”
Diyanet İşleriDiyanet İşleri:
"Candan bir dostumuz da yok."
Diyanet VakfıDiyanet Vakfı:
(100-101) Şimdi artık bizim ne şefaatçilerimiz var, ne de yakın bir dostumuz.
Edip YükselEdip Yüksel:
"Ne de yakın bir dostumuz."
Ömer Nasuhi BilmenÖmer Nasuhi Bilmen:
(100-101) «Artık bize ne şefaat edicilerden var. Ne de yakın bir dost var.»
Ömer ÖngütÖmer Öngüt:
"Sıcak bir dostumuz da yoktur. "
Sadık TürkmenSadık Türkmen:
Sıcak, candan bir dostumuz da yoktur!
Seyyid KutubSeyyid Kutub:
Cana yakın bir dostumuz da yok.
Suat YıldırımSuat Yıldırım:
(96-102) Orada putlarıyla çekişirken şöyle derler "Vallahi de, tallahi de biz besbelli bir sapıklık içinde imişiz!" "Çünkü biz sizi Rabbülâlemin ile bir tutuyorduk. Ama bizi saptıranlar da, o mücrimler oldu." "Şimdi artık ne şefaatçimiz var bizim, ne candan bir dostumuz!" "Ah! Ne olurdu, imkân olsa da dünyaya bir dönsek ve müminlerden olsaydık!"
Süleyman AteşSüleyman Ateş:
"Ne de sıcak bir dostumuz."