1. Hamd o Allah’a mahsustur ki, kulu Muhammed’e (Aleyhisselâma) Kur’ân’ı indirdi, onun mâna ve lâfzında bir çarpıklık yapmadı. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
2. Dosdoğru olarak kendi katından imansızlıkları şiddetli bir azap ile korkutmak ve sâlih ameller işliyen müminlere güzel bir ecir (cennet) olduğunu müjdelemek için yaptı. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
3. Ebediyyen orada (cennet’de) kalacaklardır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
4. Bir de "Allah çocuk edindi" diyenleri (azabla) korkutmak için yapmıştır. () Dikkat!...(Secde) âyetidir. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
5. Allah çocuk edindiğine dair ne kendilerinin bir ilmi vardır, ne de (taklid ettikleri) babalarının. Ağızlarından çıkan o söz ne büyük!... Onlar, ancak yalan söylüyorlar. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
6. Şimdi bu Kur’ân’a iman etmezlerse, belki arkalarından esef ederek kendini üzeceksin. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
7. Biz, yeryüzünde olan şeyleri, yer halkına bir süs yaptık ki, insanların hangisi daha güzel bir amelde bulunacağını imtihan edelim. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
8. Şu da muhakkak ki, biz, yeryüzünde olan şeyleri (süsleri) kupkuru bir toprak yaparız. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
9. Yoksa, (ey Rasûlüm), uzun zaman mağarada uykuda kalan Kehf ve Rakîm ashâbı, bizim mûcizelerimizden şaşılacak bir şey oldular mı sandın? (Kehf: Geniş mağaraya denir. Rakîm: uykuya dalanların köy adı ve köpeklerinin adıdır. Bir rivayette de uykuda kalanların adlarının yazılı bulunduğu kitabın ismidir). Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
10. Hatırla ki, o vakit, o genç yiğitler mağaraya sığındılar da şöyle dediler: "-Ey Rabbimiz! Bize, tarafından bir rahmet ihsan buyur ve işimizden bize bir başarı hazırla." Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
11. Bunun üzerine, nice seneler mağarada üzerlerine uyku bıraktık ve kendilerini (üç yüz dokuz yıl) uyuttuk. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
12. Sonra onları uyandırdık ki, (mümin ve kâfir) iki topluluğun hangisi, onların mağarada bekledikleri müddeti daha iyi hesap etmiştir, fiilen bilelim. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
13. Biz, sana, onların haberlerini doğru olarak anlatalım: Gerçekten bunlar, Rablerine iman eden birkaç gençlerdi. Biz de onların hidayetlerini (sebatlarını) artırmıştık. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
14. (Padişah Dekyanos kâfirin huzurunda putlara tapmayı terkeden bu yiğitler), ayağa kalkıp da: "-Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir; asla ondan başkasına ilâh deyip tapmayız, o takdirde muhakkak saçma söylemiş oluruz. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
15. Şu bizim kavmimiz, Allah’dan başka ilâh’lar edindiler. Bunlara ibadet etmek lâzım geldiğine dair açık bir delil getirselerdi ya! Artık bir yalan uydurup Allah’a iftira edenden daha zalim kim olabilir?" dedikleri zaman, kalblerine sebat verdik. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
16. (Yiğitlerden biri, diğer arkadaşlarına şöyle demişti): "- Madem ki siz, kavminizden ve onların Allah’dan başka taptıkları putlardan ayrıldınız, o halde mağaraya çekilin ki, Rabbiniz rahmetinden size genişlik versin ve size, işinizde bir kolaylık hazırlasın." Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
17. (Ey Rasûlüm, bir baksaydın) görürdün ki, güneş doğduğu zaman, mağaranın sağ tarafına yönelir (ışınları onlara zarar vermez); battığı zaman da, onları sol taraftan terkederdi, Onlar, mağaranın geniş bir yerinde idiler. İşte bu, Allah’ın mûcizelerindendir. Allah’ın hidayet ettiği kimse, o, doğru yol üzeredir. Şaşırttığı kimse için de, asla doğru yolu gösterici bir yardımcı bulamazsın. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
18. Bir de onları, (gözleri açık olduğu için) uyanık kimseler sanırsın, halbuki onlar uykudalardır. Biz onları, (yanları incinmesin diye) sağa ve sola çeviriyorduk. Köpekleri de mağaranın giriş yerinde iki kolunu uzatıp yatmaktaydı. Eğer durumlarını göreydin, (heybetlerinden ötürü) muhakkak kendilerinden (ürküp) döner kaçardın ve onlardan, içine korku dolardı. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
19. Onları bir mûcize olarak uyuttuğumuz gibi, birbirlerine sorsunlar diye kendilerini (kudretimizle) uyandırdık da, içlerinden bir sözcü şöyle dedi: "- Ne kadar durup kaldınız?" (Cevaben): "- Bir gün yahud bir günün bir kısmı kadar eğleştik." dediler. Bir kısmı da: "-Ne kadar durduğunuzu, Rabbiniz daha iyi bilir. Şimdi siz, birinizi, bu gümüş paranızla şehre (Tarsus’a) gönderin de baksın, hangi yiyecek daha temizse ondan size bir rızık getirsin; hem çok kurnaz davransın da asla sizi hiç kimseye sezdirmesin" dediler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
20. Çünkü şehir halkı, sizi, ellerine geçirirlerse, muhakkak sizi taşla öldürürler, yahud zorla dinlerine döndürürler. Bu takdirde ebediyyen kurtulamazsınız... Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
21. Böylece, insanları onların hallerine muttali kıldık ki, öldükten sonra dirilmenin hak olduğunu ve kıyametin vukuunda hiç şüphe olmadığını bilsinler. Çünkü (daha önce, dirilmenin ruh ve cesedle veya yalnız ruhla olacağı hususunda) dinlerinin emrini aralarında tartışıyorlardı. (Allah, mağaradaki bu yiğitleri öldürünce, kâfirler) şöyle dediler: "- Üstlerine bir bina (kilise) yapın. Bununla beraber Rableri, onların hallerini daha iyi bilir." Sözlerinde üstün gelen müminler: "- Mutlaka yanlarında bir mescid edineceğiz." dediler (ve mağaranın kapısı önünde namaz kılmak için bir mescid yaptılar). Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
22. (Ehl-i kitab, Hz. Peygamber Aleyhisselâmın huzurunda): "- Yiğitlerin sayısı üçtür, dördüncüleri de köpekleridir." diyecekler; "-Sayıları beştir, altıncıları da köpekleridir." diyecekler ve gayb için zanda bulunacaklar. (Müminler de): "-bunlar yedi kimsedir, sekizincileri köpekleridir." diyecekler. Ey Rasûlüm, sen, onlara de ki "-Rabbim, bunların sayısını daha iyi bilendir; kendilerini ancak pek az kimseler bilir. Artık bunlar hakkında zahiri bir münakaşadan başka bir münakaşa yapma (işi derinleştirmeden Kur’ân’da vahyolunanla iktifa et) ve bunlara dair ehl-i kitabdan kimseye bir şey sorma." Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
23. Hiç bir şey hakkında da: "- Ben, bunu, muhakkak yarın yaparım." söyleme. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
24. Ancak sözünü, Allah’ın dilemesine bağlıyarak (Allah dilerse yapacağım) söyle. (İnşaallah demeyi) unuttuğun zaman Allah’ı an ve şöyle de: "-Olur ki Rabbim, beni, bundan daha yakın bir zamanda dosdoğru bir muvaffakiyete ulaştırır." Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
25. Onlar, mağaralarında üç yüz sene kaldılar ve buna dokuz yıl daha kattılar. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
26. De ki: "-Allah, ne kadar durduklarını daha iyi bilir; göklerin ve yerin gaybını bilmek O’na mahsustur. O, öyle güzel görür, öyle güzel işitir ki!... Bütün gökler ve yer halkına, O’ndan başka hiç bir veli yoktur. O, hiç kimseyi, hükmünde ortak yapmaz?" Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
27. Rabbinin kitabından sana ne vahy olunduysa onu oku. O’nun sözlerini değiştirebilecek (bir kuvvet) yoktur. Sen de, ondan başka asla bir sığınak bulamazsın. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
28. Sabah ve akşam Allah’ın rızasını dileyerek Rablerine dua eden kimselerle beraber nefsini sabırlı tut; dünya hayatının süsünü arzu edip de gözlerini onlardan (o Rablerine dua edenlerden) başkasına (dünya ehline) çevirme. Bizi anmak hususunda kalbine gaflet verdiğimiz kimseye itaat etme ki, o, keyfinin ardına düşmüş ve işi de, haddini aşmak olmuştur. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
29. (Ey Rasulüm), de ki: "- Kur’ân Rabbinizden gelen bir hakdır. Artık dileyen iman etsin, dileyen kâfir olsun. Çünkü biz, zalimler için böyle bir ateş hazırladık ki, onun kalın duvarları kendilerini kuşatmaktadır." Onlar, susuzluktan imdad istedikçe, erimiş maden tortusu gibi kaynar su ile imdad edilirler ki, o, yüzleri kavurur. O ne fena içkidir ve o ateş de ne kötü konuklama yeridir!... Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
30. Gerçekten iman edip sâlih âmeller işleyenlere gelince: Şüphe yok ki, biz, öyle güzel bir âmel işleyenin mükâfatını zayi etmeyiz. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
31. Böyledirler, onlara, meskenlerinin altından nehirler akar, Adn cennetleri var. Orada altın bileziklerden süslenecekler, ince ve kalın dîba’dan yeşil elbise giyecekler, koltuklar üzerine dayanıp kurulacaklardır. O cennet, ne güzel mükâfat ve ne güzel dayanak!... Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
32. Kâfirlere ve müminlere (şu) iki adamın halini misâl getir: Birine her türlü üzümden iki bağ vermişiz ve her iki bağın da etrafını hurmalarla donatmışız, ikisinin arasında da bir ekinlik yapmışız. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
33. İki bağın ikisi de yemişlerini vermiş, hiç bir şeyi noksan bırakmamış, ikisinin ortasından bir de nehir akıtmışız. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
34. Bu adamın başkaca geliri de var. Bundan dolayı (Bu kâfir dönerek mümin) arkadaşına şöyle dedi: "- Ben, malca senden daha zenginim, toplulukça da senden daha kuvvetliyim." Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
35. O kâfir, nefsine zulmeder olduğu halde bağına girdi; dedi ki:" - Bu bağın helâk olacağını ebediyyen zannetmiyorum. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
36. Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Böyle olmakla beraber, eğer Rabbime döndürülürsem, muhakkak bundan daha hayırlı bir âkıbet bulurum. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
37. (Mümin olan) arkadaşı ona hitap ederek şöyle dedi: "- seni (aslen) topraktan, sonra bir damla sudan yaratan, sonra da seni düzgün bir adam kılığına getiren Allah’ı inkâr mi ettin? Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
38. (Sen inanmıyorsun), fakat ben iman ederek diyorum ki: O Allah, benim Rabbimdir, ben Rabbime kimseyi ortak koşmam." Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
39. Kendi bağına girdiğin zaman; "- Bu Allah’dandır, benim kuvvetimle değil, Allah’ın kuvveti ile olmuştur" deseydin ya!... Eğer beni, malca ve evlâtça kendinden az görüyorsan, Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
40. Olur ki Rabbim, bana, senin bağından daha hayırlısını verir; seninkinin üzerine de gökten bir âfet indiriverir de yalçın bir toprak oluverir. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
41. Yahud bağının suyu çekiliverir de bir daha onu aramakla bulamazsın. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
42. Nihayet o kâfirin bütün serveti helâk edildi. Bunun üzerine bağına yaptığı masrafa karşı, avuçlarını oğuşturmaya durdu. Bağ, çardakları üzerine yıkılmış kalmıştı. "Ah ne olaydım! Rabbime hiç bir ortak koşmamış olaydım." diyordu. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
43. Allah’dan gayri, kendisine yardım edecek bir topluluğu da yoktu, Allah’ın intikamından kendi nefsini de kurtaramadı. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
44. İşte bu halde, yardım ve hâkimiyyet, hak olan Allah’a mahsustur. O, mükâfatça da hayırlıdır, âkıbetçe de hayırlıdır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
45. (Ey Rasûlüm), onlara (Mekke halkına) dünya hayatının halini şöyle temsil yap: (Dünya varlığı), gökten indirdiğimiz bir yağmura benzer ki, onunla arzın bitkileri (her renk ve çiçekten) birbirine karışmış, nihayet bir çöp kırıntısı olmuştur. Rüzgârlar onu savurur gider. Allah her şeye muktedir bulunuyor. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
46. (O öğünüp durdukları) mal ve oğullar, dünya hayatının süsüdür. Bakî kalacak olan sâlih âmeller ise, Rabbinin katında sevabca da hayırlıdır, emelce de hayırlıdır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
47. O kıyamet gününü hatırla ki, dağları yürüteceğiz ve arzı çırılçıplak göreceksin. İnsanları, hesap yerine toplamışız da onlardan hiç bir kimse bırakmamışız. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
48. Onlar, saf halinde Rabbine arzedilmişlerdir. (Sonra onlara şöyle denir): Yemin olsun ki, sizi ilk önce yarattığımız gibi (çıplak olarak) bize geldiniz. Fakat, size kıyamet için yaptığımız vaadi yerine getirmiyeceğiz, sanmıştınız; değil mi? Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
49. Amel defterleri (ellerine) konmuştur. Artık o mücrimleri göreceksin ki, (defterlerinde yazılı) günahlardan korkmuşlar ve şöyle diyorlar; "-Eyvah bize! Bu deftere ne olmuş, (günahlarımızdan) küçük büyük bırakmayıp hepsini toplamış!" Onlar, bütün yaptıklarını (defterlerinde) hazır bulmuşlardır. Senin Rabbin, hiç kimseye zulmetmez. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
50. Yine hatırla o vakti ki, biz meleklere: "- Âdem için secde edin." Demiştik de hemen secde etiler; yalnız İblis, cinden idi de Rabbinin emrinden çıktı. Şimdi (ey insanoğulları), beni bırakıp da İblis’i ve ona bağlıları kendinize dostlar edinir misiniz ki, onların hepsi size düşmandır. (Bunu yapmak), zalimler için ne fena bir değişmedir!... Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
51. Ben (Azîmü’ş-şân) İblis ve yaranını, ne göklerle yerin yaradılışında, ne de kendilerinin yaradılışında şâhid tutmadım; ve hiç bir zaman (insanları) sapıtanları yardımcı edinmiş değilim. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
52. O kıyamet günü Allah kâfirlere şöyle buyuracak: "- Ortaklarım ve şefaatçılarınız diye zannettiğiniz putlarınızı çağırın." Hemen çağırmış olurlar yakarırlar, fakat onlara cevap vermemiş bulunurlar. Biz, kâfirlerle ilâhları arasına ateşten bir vadi kurarız. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
53. Günahkârlar, ateşi görmüşler de artık ona düşeceklerini anlamışlardır; fakat ondan savuşacak bir yer bulamamışlardır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
54. Celâlim hakkı için biz, bu Kur’ân’da insanlara (muhtaç oldukları) her çeşit misali açık olarak verdik. İnsan ise, bâtıl ile düşmanlık ve münakaşa etmekte her şeyden fazladır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
55. İnsanlara Peygamber ve Kur’ân geldiği zaman, onları iman etmekten ve Rablerine mağfiret dilemekten alıkoyan, ancak kendilerine evvelkilerin sünnetinin (helâk edilenlerin ibret sahnesinin) gelmesini veya ahiret azabının ansızın gözgöre gelip çatmasını beklemek olmuştur. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
56. Halbuki biz, peygamberleri ancak (iman edenleri cennetle) müjdeleyici ve (kâfirleri cehennem’le) korkutucu olmak üzere göndeririz. Küfredenler ise, hakkı (Kur’ân’ı), bâtıl ile kaydırıp gidermek için mücadele ediyorlar. Âyetlerimizi ve korkutuldukları azabı da eğlence yerine tuttular. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
57. Rabbisi âyetleriyle nasihat edilip de, onlardan yüz çeviren ve daha önce yaptığı günahları unutan kimseden daha zalim kim olabilir? Biz, onların kalbleri üzerine, Kur’ân’ı (gerçeği) anlamalarına engel bir takım perdeler çektik ve kulaklarına da sağırlık verdik. Sen onları doğru yola dâvet etsen de, bu halde, ebediyyen hidayete gelmezler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
58. Bununla beraber rahmet sahibi olan Rabbin çok bağışlayıcıdır. Eğer Allah, onları, yaptıkları günahlar yüzünden yakalayıverecek olsaydı, haklarında azabı hemen verirdi. Fakat onlar için vaad edilen bir azap vakti vardır ki, o geldiği zaman, Allah’ın azabından bir kurtuluş yeri bulamazlar. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
59. İşte geçmiş zamanlardaki memleketleri!... Onların halkını, yaptıkları zulüm sebebiyle helâk ettik ve bunların helâkleri için de belirli bir vakit tayin eyledik. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
60. Bir vakit Mûsa, hizmetinde bulunan gencine şöyle demişti: "- İki denizin birleştiği yere (Boğaza) varıncaya kadar (Hızır Aleyhisselâma kavuşmak için) gideceğim, yahud senelerce gideceğim." Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
61. Bunun üzerine, ikisi de iki deniz kavşağına varınca (tuzlanmış olarak getirdikleri ve canlandığı zaman Hızır ile buluşmuş olacakları) balıklarını unuttular. (Allah’ın vaadı ve izniyle balık canlanmış ve) denizde bir deliğe doğru yolunu tutmuştu. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
62. İki deniz kavşağını geçtikleri zaman, Mûsa, genç arkadaşına: "-Kuşluk yemeğimizi getir, gerçekten biz bu yolculuğumuzdan yorgun düştük." dedi. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
63. Genç arkadaş (Yûşa), Mûsâ’ya şöyle dedi: "- Gördün mü, (balığı canlı olarak bulmakla vaadedildiğimiz yerdeki) kayaya sığındığımız vakit, doğrusu ben balığı unutmuşum. Onu hatırlamamı, muhakkak şeytan bana unutturdu. O tuhaf bir şekilde denizdeki yolunu tutmuştu." Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
64. Mûsa: "- İşte aradığımız bu idi." dedi. Bunun üzerine izlerine dönüp gerisin geri gittiler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
65. Nihayet kullarımızdan bir kul (olan Hızır’ı) buldular ki, biz ona, katımızdan bir vahy vermiş ve tarafımızdan (gayblara dair özel) bir ilim öğretmiştik. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
66. Mûsâ, Hızır’a: "Sana öğretilen ilimden bana öğretmek şartı ile sana uyayım mı?" dedi. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
67. Hızır dedi ki: "- Doğrusu sen benimle asla sabredemezsin. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
68. İç yüzünü bilmediğin şeye nasıl sabredeceksin? Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
69. Mûsâ: "-İnşAllah beni sabırlı bulacaksın ve senin hiç bir işine karşı gelmiyeceğim." dedi. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
70. Hızır dedi ki: "- O halde bana tâbi olacaksan, kendisinden ben bir söz açmadıkça, bana hiç bir şeyden sorma." Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
71. Böylece kalkıp gittiler. Nihayet gemiye bindikleri zaman, Hızır, gemiyi (bir balta ile delip) yaraladı. Mûsa, ona şöyle dedi: "- Geminin içindekileri boğasın diye mi onu deldin? Doğrusu çok büyük bir iş yaptın!" Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
72. Hızır: "-Sen, benimle asla sabredemezsin, demedim mi?" dedi. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
73. Mûsa dedi ki: "- Beni, unuttuğum şeyle muahaze etme ve bu işimden dolayı bana bir güçlük çıkarma." Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
74. Yine gittiler. Nihayet bir oğlana rastgeldikleri vakit, tuttu Hızır bunu öldürüverdi. Mûsâ dedi ki: "- Tertemiz (günah işlememiş) bir kimseyi, bir can karşılığı olmaksızın öldürdün ha!... Doğrusu görülmemiş bir şey yaptın." Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
75. Hızır dedi ki: "-Sen, benimle asla sabredemezsin, demedim mi sana?" Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
76. Mûsa şöyle dedi: "- Eğer bundan sonra bir şey sorarsam, artık bana arkadaşlık etme. Doğrusu tarafımdan (yapılacak) son özre ulaştın." Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
77. Bunun üzerine yine gittiler. Sonunda bir memleket halkına vardılar ki, ora halkından yemek istedikleri halde, kendilerini misafir etmekten çekinmişlerdi. Derken yıkılmak üzere olan bir duvar buldular. Hızır onu hemen doğrultuverdi. (Mûsa, ona) dedi ki: "-İsteseydin, bu işine karşı bir ücret (ekmek parası) alırdın." Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
78. Hızır şöyle dedi: "-İşte bu itiraz, seninle benim aramın ayrılmasına sebep olmuştur. Sana, o sabredemeğin şeylerin iç yüzünü haber vereyim: Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
79. Evvelâ gemi, denizde çalışan bir takım yoksullarındı. Ben, o gemiyi kusurlu yapmak istedim. (Çünkü) ötelerinde, her sağlam gemiyi zorla alan bir padişah vardı. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
80. Oğlana gelince; onun ebeveyni mümin kimselerdi. Bunun için oğlanın bunları azgınlık ve küfür ile sarmasından sakındık da, Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
81. İstedik ki, onların Rabbi bu oğlanın yerine, kendilerine temizlikçe daha hayırlısını, merhametçe daha yakınını versin. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
82. Duvara gelince, duvar şehirde iki yetim oğlanındı. Duvarın altında, bu oğlanlar için saklı bir define vardı. Babaları da sâlih bir kimse idi. Onun için Rabbin diledi ki, ikisi de rüşdlerine ersinler ve definelerini çıkarsınlar. Bu, Rabbinden bir merhamet idi. Ben, bunları kendi görüşümle yapmadım (Allah’ın emriyle yaptım). İşte senin sabredemediğin şeylerin iç yüzü budur." Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
83. Ey Rasûlüm, bir de sana Zü’l-Karneyn’den (haber) soruyorlar, (müşrikler seni imtihan etmek için). De ki: "- Size ondan bir haber anlatacağım: Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
84. Gerçekten biz, Zül’-Karneyn’i (Rûm hükümdarı İskender’i) yeryüzünde iktidar sahibi yaptık ve ona (gayesine ulaşmak için) istediği her şeyden bir vasıta (sebep) verdik. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
85. O da (batıya ulaşmak için) bir yol tuttu. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
86. Nihayet güneşin battığı yere (okyanus kıyısına) vardığı zaman, güneşi, (sanki) siyah bir çamura batıyor buldu. Bir de bunun yanında bir kavim buldu. Biz şöyle hitap buyurduk: "- Ey Zül’-Karneyn! Ya (iman etmiyenlere) azâb edersin veya haklarında bir güzellik muamelesi yaparsın." Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
87. Zül’-Karneyn dedi ki: "- Kim zulmederse (Allah’ı inkâr ederse), muhakkak ona azâp edeceğiz. Sonra Rabbine döndürülür de Allah onu görülmedik bir azâbla cezalandırır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
88. Amma her kim de iman edip iyi bir iş yaparsa, bunu da mükafat olarak en güzel akıbet (cennet) vardır; ve ona emirlerimizden kolayını söyliyeceğiz (zorluk göstermiyeceğiz)." Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
89. Sonra Zül’-Karneyn (Doğuya doğru) bir yol tuttu. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
90. Nihayet güneşin doğduğu yere (uzak şarka) vardığı zaman güneşi, öyle bir kavim üzerine doğuyor buldu ki, onlara, güneşten kendilerini koruyacak bir siper (ev veya elbise gibi bir barınak) yapmamıştık. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
91. İşte Zü’l-karneyn’in kudret ve saltanatı böyleydi. Halbuki onun yanında (asker ve harp vasıtaları gibi daha) neler vardı ki, biz, tamamını ilmimizle kuşatmışızdır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
92. Sonra da (güneyden kuzeye doğru üçüncü) bir yol tuttu. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
93. Nihayet (sed yaptırmış olduğu Ermenistan ve Azerbaycan’daki) iki dağ arasına vardığı zaman, bu dağların önünde bir kavim buldu ki, söz anlamıyacak durumda idiler (lisan bilmiyorlardı). Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
94. (Tercümanları vasıtasıyla) şöyle dediler: "Ey Zü’l-Karneyn (İki kabile olan) Ye’cüc ve Me’cüc bu yerde fesad çıkarıyorlar. Onun için, bizimle onlar arasında bir sed yapman şartıyla sana bir vergi versek?" Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
95. Zü’l-Karneyn dedi ki: "- Rabbimin beni içinde bulundurduğu iktidar, (sizin vereceğiniz vergiden) daha hayırlıdır. Haydin, bedenî kuvvetle bana yardım edin de, sizinle onların arasına bir engel yapayım. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
96. Bana demir pikleri getirin, (dağların) tam iki ucu denkleştiği vakit körükleyin" dedi. Nihayet demiri bir ateş hâline koyduğu vakit: "-Getirin bana, üzerine erimiş bakır dökeyim." dedi. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
97. Artık onu (seddi), ne aşabildiler, ne de delebildiler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
98. Zü’l-Karneyn dedi ki: "- Bu sed, Rabbimden (kullarına bir nimet ve) rahmettir. Rabbimin vaadi geldiği (kıyamet günü yaklaştığı) zaman onu dümdüz yapacaktır. Rabbimin vaadi de haktır." Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
99. (Ye’cüc ve Me’cüc’un veya pek kalabalık insanların çıkacağı) o gün, onları, birbiri içinde dalgalanır hale bırakmışızdır; Sûr’a üfürülmüştür. Artık hepsini hesap için toplamışızdır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
100. Cehennem’i de o kıyamet günü, kâfirlere açık olarak göstermişizdir. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
101. Onlar, kâfirlerdir ki, gözleri beni hatırlatan âyetlerimden bir perde içinde idi ve (kelâmımı) işitmeğe de tahammül edemiyorlardı. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
102. O kâfirler, beni bırakıp da kullarımı (melekleri ve Îsa’yı) kendilerine dost edineceklerini mi sandılar? Biz, cehennemi o kâfirlere bir konukluk hazırladık. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
103. (Ey Rasûlüm), de ki: "-Size, yaptıkları iş bakımından (ahirette) en çok ziyana uğrayanları haber vereyim mi? Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
104. Onlar, o kimselerdir ki, dünya hayatında yaptıkları çalışmalar boşuna gitmiştir; halbuki güzel bir iş yaptıklarını sanıyorlardı. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
105. Bunlar, işte o kimselerdir ki, Rab’lerinin âyetlerini ve ona (hesap için) kavuşmayı inkâr etmişlerdi de (hayır diye) yaptıkları bütün ameller boşa çıkmış oldu. Artık onlar, için kıyamet günü, hiç bir terazi tutmayız (çünkü amelleri boşa gitmiştir, tartılacak makbul şeyleri kalmamıştır). Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
106. İşte durumları böyle, onların cezaları cehennemdir. Çünkü küfretmişler ve benim âyetlerimle, peygamberlerimi eğlenceye almışlardı (onlarla istihza ediyorlardı). Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
107. İman edip sâlih amel işleyenlere gelince, onlar için Firdevs cennetleri bir konukluk olmuştur. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
108. İçlerinde ebedî olarak kalırlar, oradan ayrılmak da istemezler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
109. (Kur’an-ı Kerimin beyanına göre, size pek az ilim verildi, diyen Yahudilere, ey Rasûlüm) de ki: "- Eğer Rabbimin kelimeleri (ni yazmak) için bütün denizler mürekkep olsa, muhakkak ki Rabbimin kelimeleri tükenmeden denizler tükenirdi, bir o kadar daha yardımcı getirsek bile..." Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
110. De ki: "- Ben, ancak sizin gibi bir insanım. Yalnız İlâhınız bir tek ilâh’dır, diye bana vahyolunuyor. Onun için her kim Rabbine kavuşmayı arzu ederse sâlih bir amel işlesin ve Rabbine yaptığı ibadete hiç kimseyi ortak etmesin." Mealleri Kıyasla Sayfada Göster