1. (1-2-3-4) (Kâfirleri) cânib (-i ilâhîsi) nden en çetin bir azâb ile korkutmak, güzel güzel amel (ve hareket) lerde bulunan mü’minlere de içinde ebedî kalacakları güzel bir ecr (ve mükâfat) ı müjdelemek, (hele) «Allah evlâd edindi» diyenlere ma’ruz kalacakları kötü aakıbetleri haber vermek için, kendisinde hiç bir eğrilik yapmadığı, o dosdoğru kitabı (Kur’ânı) kulu (Muhammed sallellâhü aleyhi ve sellem) üzerine indiren Allaha hamd olsun. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
2. (1-2-3-4) (Kâfirleri) cânib (-i ilâhîsi) nden en çetin bir azâb ile korkutmak, güzel güzel amel (ve hareket) lerde bulunan mü’minlere de içinde ebedî kalacakları güzel bir ecr (ve mükâfat) ı müjdelemek, (hele) «Allah evlâd edindi» diyenlere ma’ruz kalacakları kötü aakıbetleri haber vermek için, kendisinde hiç bir eğrilik yapmadığı, o dosdoğru kitabı (Kur’ânı) kulu (Muhammed sallellâhü aleyhi ve sellem) üzerine indiren Allaha hamd olsun. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
3. (1-2-3-4) (Kâfirleri) cânib (-i ilâhîsi) nden en çetin bir azâb ile korkutmak, güzel güzel amel (ve hareket) lerde bulunan mü’minlere de içinde ebedî kalacakları güzel bir ecr (ve mükâfat) ı müjdelemek, (hele) «Allah evlâd edindi» diyenlere ma’ruz kalacakları kötü aakıbetleri haber vermek için, kendisinde hiç bir eğrilik yapmadığı, o dosdoğru kitabı (Kur’ânı) kulu (Muhammed sallellâhü aleyhi ve sellem) üzerine indiren Allaha hamd olsun. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
4. (1-2-3-4) (Kâfirleri) cânib (-i ilâhîsi) nden en çetin bir azâb ile korkutmak, güzel güzel amel (ve hareket) lerde bulunan mü’minlere de içinde ebedî kalacakları güzel bir ecr (ve mükâfat) ı müjdelemek, (hele) «Allah evlâd edindi» diyenlere ma’ruz kalacakları kötü aakıbetleri haber vermek için, kendisinde hiç bir eğrilik yapmadığı, o dosdoğru kitabı (Kur’ânı) kulu (Muhammed sallellâhü aleyhi ve sellem) üzerine indiren Allaha hamd olsun. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
5. Ne onların, ne atalarının buna dâir hiç bir ilgisi yokdur. Ağızlarından çıkan söz ne büyük! Onlar yalandan başkasını söylemezler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
6. Demek, bu söze (Kur’ana) inanmazlarsa bir üzüntü duyarak arkalarından kendini aadetâ tüketeceksin! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
7. Biz yer üzerinde olan şeylere, onlara mahsus, birer zînet verdik, (insanların) hangisinin ameli daha güzel, onları imtihan edelim diye. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
8. Bununla beraber biz onun üstünde olan şeyleri elbet kupkuru bir toprak yapanlarız. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
9. (Habîbim) sen, bizim âyetlerimiz içinde (yalınız) Kehf ve Rakıym yaranının ibrete şayan olduklarını mı sandın? (öyle değil). Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
10. O zaman o gene yeğitler mağaraya sığınmış (lar) dı da: «Ey Rabbimiz, bize tarafından bir rahmet ver ve işimizden bizim için bir muvaffakıyyet hazırla» demişlerdi. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
11. Bunun üzerine biz nice yıllar mağarada onların kulaklarına (perde) vurduk. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
12. Sonra da onları uyandırdık, iki zümreden hangisi bekledikleri gayeyi daha iyi (zabt ve) hesâb edicidir, ayırd edelim diye. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
13. (Şimdi) sana onların kıssasını, hakıykatı vech ile, anlatalım: Doğrusu onlar Rablerine îman eden gene yeğitlerdi. Biz de onların hidâyetini artırmışdık. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
14. (14-15) Ve (zaalim hükümdarın önünde) dikilib de: «Bizim Rabbimiz göklerin ve yerin Rabbidir. Biz ondan başkasına Tanrı demeyiz. (Dersek) o halde, andolsun ki, hakıykatden uzaklaşmış oluruz. Şunlar, şu bizim kavmimiz Ondan (Allahdan) başka Tanrılar edindiler. Bunların üzerine baari açık bir bürhan getirselerdi ya. Artık Allaha karşı yalan yere iftira edenlerden daha zaalim kimdir?» dedikleri zaman onların kalblerini (sabr ve sebat ile tamamen Hakka) bağlamışdık. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
15. (14-15) Ve (zaalim hükümdarın önünde) dikilib de: «Bizim Rabbimiz göklerin ve yerin Rabbidir. Biz ondan başkasına Tanrı demeyiz. (Dersek) o halde, andolsun ki, hakıykatden uzaklaşmış oluruz. Şunlar, şu bizim kavmimiz Ondan (Allahdan) başka Tanrılar edindiler. Bunların üzerine baari açık bir bürhan getirselerdi ya. Artık Allaha karşı yalan yere iftira edenlerden daha zaalim kimdir?» dedikleri zaman onların kalblerini (sabr ve sebat ile tamamen Hakka) bağlamışdık. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
16. (Birbirine şöyle demişlerdi:) «Madem ki siz onlardan ve Allahdan başka tapmakda olduklarından ayrıldınız, o halde mağaraya (çekilib) sığının ki Rabbiniz size rahmetinden genişlik versin, işinizden de size fâide hazırlasın». Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
17. (Onlara baksaydın) görürdün ki güneş doğduğu zaman mağaralarının sağ tarafına yönelir, batdığı vakit da onların sol yanını kesib giderdi. Kendileri ise oranın geniş bir yerinde idiler. Bu, Allahın âyetlerindendir. Allah kime hidâyet ederse o, doğru yola erdirilmiş, kimi de şaşırırsa artık onun için hiç bir zaman irşâd edici bir yâr bulamazsın. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
18. Sen onları uyanık kimseler sanırsın. Halbuki onlar uyuyanlardır. Biz onları (gâh) sağ yanına, (gâh) sol yanına çeviriyorduk. Köpekleri de (mağaranın) giriş yerinde iki kolunu (ayağını) uzat (ıb yat) makda idi. Üzerlerine tırmanıb da (hallerini bir) görseydin mutlakaa onlardan yüz çevirir, kaçardın ve her halde için onlardan korku ile dolardı. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
19. Bunun gibi onları aralarında soruşsunlar diye uyandırdık da, içlerinden bir sözcü dedi ki: «Ne kadar eğleşdiniz»?. (Ba’zıları) «Bir gün, yahud bir günün bir parçasında eğleşdik» dediler. (Diğerleri de) «Ne kadar eğlendiğinizi Rabbiniz daha iyi bilendir. Şimdi siz birinizi bu gümüş para ile şehre gönderin de baksın, onun hangi yiyeceği daha temizse ondan size bir rızık getirsin. Çok nâzik hareket etsin, sizi hiç bir kimseye sakın hissettirmesin» dediler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
20. «Çünkü onlar size galebe ederlerse sîzi ya taşla öldürürler, yahud sizi (zorla) kendi dînlerine döndürürler. Bu takdîrde ise ebedî felah bulmazsınız». Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
21. Böylece (kullarımızı ve mü’minleri) onlar (ın ahvaaline) muttali’ kıldık ki Allahın (tekrar dirilteceğine dâir olan) va’dinin şübhesiz bir hak olduğunu, kıyamet (in vukuunda) da hiç bir şübhe bulunmadığını bilmiş olsunlar. O sırada onlar, bunların işini aralarında niza’laşıyorlardı. Bunun üzerine «Onların etrafına bir bina yapın» dediler. Rabları onları daha iyi bilendir. Onların işine gaalib (ve vaakıf) olanlar ise: «Mutlakaa yanlarında bir mescid edineceğiz» dedi (ler). Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
22. «(Sayıları) üçdür, dördüncüleri köpekleridir» diyecekler, «Beşdir, altıncıları köpekleridir» diyecekler. (İkisi de) ğaybı taşlamakdır. «Yedidir sekizincileri kelbleridir» diyecekler. Söyle ki: «Rabbim onların sayısını daha iyi bilendir. Onları (insanların) birazından başkası bilemez». O halde bunlar hakkında zaahirî bir münâkaşadan gayrı ile mücâdele etme. Bunlara dâir içlerinden hiç bir kimseden fetva da isteme. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
23. Hiçbir şey hakkında «Ben bunu her halde yarın yapıcıyım» deme. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
24. Meğer ki (özünü) Allahın dilemesi (ne bağlamış olasın). Unutduğun zaman Rabbini an ve (şöyle) de: «Umulur ki Rabbim beni bundan daha yakın bir hayra ve muvaffakiyyete erdirir». Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
25. Onlar mağaralarında üç yüz sene eğleşdiler. (Buna) dokuz (yıl) daha katdılar. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
26. De ki: «Allah, ne kadar eğlendiklerini daha iyi bilendir. Göklerin ve yerin ğaybı (nı bilmek) Ona haasdır. O, ne güzel görendir! Ne güzel işidendir! (Bütün) bunların Ondan başka hiçbir yardımcısı yokdur. O, hiçbir (kimseyi, hiçbir şey’i) hükmüne ortak da yapmaz. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
27. Rabbinin kitabından sana vahy olunanları oku. Onun sözlerini değişdirebilecek yokdur ve sen Ondan başka asla bir melce’ de bulamazsın. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
28. Sabah, akşam Rablerine, (sırf) Onun cemâlini dileyerek, düaa edenlerle beraber candan sabr (u sebat) et. Dünyâ hayaatının zînetini arzu edib de gözlerini onlardan ayırma. Kalbine bizi anmakdan gaflet verdiğimiz, hevâ ve hevesine uymuş, işinde haddi aşmış kimselere boyun eğme. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
29. De ki: «O (Kur’an) Rabbimizden (gelen bir) hakdır. Artık dileyen îman etsin, dileyen gâvur olsun. Hakıykat biz, zaalimlere öyle bir ateş hazırladık ki (etrafını saran) dıvar (lar) ı çepçevre kendilerini kuşatmış (kuşatacak) dır. Eğer onlar (susuzlukdan) feryâd ve istimdâd ederlerse (kaynamış ve) kalın bir mâyi’a benzeyen, yüzleri kavuran bir su ile imdâd olunacaklardır. O, ne fena içecekdir! (O ateş) ne kötü bir dayanakdır! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
30. Îman edib de güzel güzel amel (ve hareket) lerde bulunanlarla gelince:) Biz, şübhe yok ki, iyi amel ve hareket edenin mükâfatını zaayi etmeyiz. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
31. Onlar (işte böyledir). Altından ırmaklar akan Adn cennetleri onlarındır. Orada tahtlar üzerinde kurularak, orada altın bileziklerle belertecekler, ince dibadan, kalın dibadan yeşil elbiseler giyeceklerdir. Ne güzel sevab, ne güzel dayanak! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
32. Onlara iki adamı (n haalini) misâl getir ki biz onlardan birine iki üzüm bağı vermiş, ikisinin de etrafını hurmalıklarla donatmış, ortalarında da bir ekinlik (ve meyvelik) yapmışdık. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
33. Bu iki bağ (her sene aleddevam) mahsulünü vermiş, bundan bir şey’i eksik bırakmamışdı. Onların arasından bir de ırmak fışkırtmışdık. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
34. O (adamın) başkaca geliri de vardı. Derken o, arkadaşına, (böbürlenerek), onunla konuşurken, dedi ki: «Ben malca senden zenginim. Cem’iyyetce de senden kuvvetli (ve şerefli) yim». Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
35. O, nefsine (böylece) zulümde berdevam (ve kâfir) olarak bağına girdi, dedi ki: «Bunun ebediyyete kadar helak olacağını zannetmiyorum». Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
36. «Kıyametin de kopacağını sanmıyorum. (Bununla beraber senin iddiana göre) eğer ben Rabbime döndürülüp götürülürsem, andolsun, bundan daha hayırlı bir aakıbet bulurum». Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
37. Arkadaşı ona cevab vererek dedi ki: «Seni (evvelâ) bir toprakdan, sonra da bir damla sudan yaratıb, tekrar seni bir adam seviyyesine (kemâline) getiren Allâhı küfr ile inkâr mı etdin»? Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
38. «(Sen kâfirsin). Fakat ben (mü’minim). O, Allah benim Rabbimdir. Ben Rabbime hiçbir şey’i ortak tutmam. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
39. «Bağına girdiğin zaman Maaşâallah, Allah (ın yardımın) dan başka hiçbir kuvvet yokdur demeli değil miydin? Malca ve evlâdca beni kendinden az (ve aşağı) görüyorsan, Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
40. Rabbimin bana senin bağından daha hayırlısını vermesi, (Seninkinin) üstüne ise gökden yıldırımlar göndererek (bağının) kaypak (yalçın) bir toprak haaline gelivermesi me’müldür». Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
41. «Yahud olabilir ki suyu (yerin) dib (in) e çekilir de bir daha onu ara (yıb bul) mıya güc yetiremezsin». Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
42. (Nihayet) onun bütün serveti istilâya uğratıldı, (bağı) uğrunda harcadıklarına karşı avuçlarını uğuşdurakaldı! (o bağın) çardakları yere çökmüşdü. Diyordu ki: «Nolaydım, Rabbime hiçbir (şey’i) ortak tutmayaydım»! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
43. Ona Allahdan başka yardım edecek bir cemaat yokdu. Kendisi de öc alabilecek değildi. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
44. İşte bu makamda (ve bu halde) nusret ve haakimiyyet, hak olan Allahındır. O, sevabca da hayırlı, aakıbetce de hayırlıdır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
45. Onlara dünyâ hayaatının misâlini de irâdet. (O), gökden indirdiğimiz bir su gibidir ki bununla yer (yüzünün) nebatı birbirine karışmış, en nihayet (o nebat) kuru bir çöp kırıntısı haaline gelib rüzgârlar onu savuruvermişdir. Allah her şeyin üstünde bir kudret saahibidir. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
46. O mal, o oğullar (hep) dünyâ hayatının zînetidir. Bekaaya erecek iyi (amel ve hareket) ler ise Rabbinin nezdinde sevabca da hayırlıdır, amelce de hayırlı. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
47. (Düşün) o gün (ü) ki biz dağları yürüteceğiz ve sen yeri (çırçıplak) bir çöl göreceksin. Onları da mahşerde toplamışızdır da içlerinden hiç birini bırakmamışızdır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
48. Hepsi saf (lar) haaline Rabbine arz edilmişlerdir. Andolsun ki sizi ilk defa yaratdığımız gibi bize geldiniz. Hayır, size va’dimizi yerine getirecek bir zaman ta’yîn etmediğimizi sandınız değil mi? Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
49. Kitab (meydana) konmuşdur. Görürsün ki günahkârlar onun içinde (yazılı) olanlardan (müdhiş) korkudadırlar. «Eyvah bize, derler, bu kitaba ne olmuş, küçük büyük hiç bir şey bırakmayıb onları saymış»! Onlar (bütün) işlediklerini hazır bulmuşlardır. Rabbin hiçbir (kimseye) haksızlık etmez. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
50. Hani biz meleklere: «Âdem için secde edin» demişdik de İblîsden başkası hemen secde etmişlerdi. O ise, cinden olduğu için, Rabbinin emrinden dışarı çıkmışdı. Şimdi siz beni bırakıb da onu ve onun neslini (avenesini), hepsi sizin düşmanınız olduğu halde, dostlar edinir misiniz? Zaalimler için ne kötü trampadır (bu)! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
51. Ben ne göklerin ve yerin yaradılışında, ne kendilerinin yaradılışında onları şâhid tutmadım. Sapdıranları da (hiç bir zaman yaratışda) yardımcı edinmiş değilim. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
52. O gün (Allah) der ki: «Bana iddia edib katdığınız şerikleri çağırın». İşte onları çağırmışlar, fakat bunlar kendilerine cevap vermemişlerdir. Biz onların aralarına (cehennemden) bir uçurum koymuşuzdur. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
53. Günahkârlar ateşi görmüşler de onun içerisine düşenlerin kendileri olduklarını anlamışlar, (fakat) ondan savuşacak bir yer bulamamışlardır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
54. Andolsun ki biz bu Kur’anda insanlar için her (çeşid) misâli (tekrar tekrar) açıklamışızdır. İnsanın husumeti ise her şeyden fazladır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
55. İnsanlara hidâyet geldiği zaman onların îman etmelerini, Rablerinden mağfiret istemelerini evvelkilerin (mahv-ü helakinde carî ve haakim olan ilâhî) sünnetin kendilerine de yetişib çatacağın (ı), yahud onlara gözleri önünde (âhiret) azâb (ının) geleceğin (i beklemelerin) den başka bir şey men’etmedi. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
56. Biz, peygamberleri (mü’minlere) müjde verici, (kâfirleri azabı ilâhî ile) korkutucu kimseler (olmak) dan başka (bir sıfat) la göndermeyiz. Kâfir olanlar ise hakkı baatıl ile yerinden kaydırmak için mücâdele eder (ler), âyetlerimizi ve tehdîd edildikleri (cehennemi) bir maskaralık edindiler onlar. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
57. Kendisine Rabbinin âyetleriyle nasıyhat edilib de onlardan yüz çeviren, iki elinin öne sürdüğünü unutan kişiden daha zaalim kimdir? Biz onların kalbleri üstüne, onu iyice anlamalarına engel, perdeler, kulaklarına da bir ağırlık koyduk. Sen onları doğru yola çağırsan da bu halde ebedî hidâyete gelmezler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
58. (Bununla beraber) Rabbin rahmet saahibi çok yarlığayıcıdır. Eğer onları kazandıkları (günâhlar) yüzünden yakalayacak olsaydı elbette onların azabını çarçabuk verirdi. Hayır, onlar için va’d edilen bir zaman vardır ki onun karşısında hiç bir melce’ bulamayacaklardır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
59. İşte (halkı) zulmetdikleri zaman helak etdiğimiz memleketler! Biz bunların helakleri için de bir zaman ta’yin etmişizdir. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
60. Bir zaman Musa, gene (bir adamı) na şöyle demişdi: «Ben iki denizin birleşdiği yere varıncaya kadar durmayıb gideceğim, yahud (maksadıma erişinceye dek) uzun zamanlar geçireceğim». Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
61. Bunun üzerine onlar bu iki (deniz) arasının birleşik yerine ulaşınca balıklarını unutdular. (Balık) denizde bir deliğe doğru yolunu tutmuşdu. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
62. Vaktaki (oradan geçip gitdiler) Musa gene (adamın) a dedi ki: «Kuşluk yemeğimizi getir. Bu yolculuğumuzdan, andolsun, yorgun düşdük». Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
63. (Gene): «Gördün mü, dedi, kayaya sığındığımız vakit ben balığı unutmuşum. Onu söylememi bana şeytandan başkası unutdurmadı. O, şaşılacak bir suretde deniz (e atıldı), yolunu tutub gitdi». Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
64. (Musa) «İşte, dedi, bizim arayacağımız bu idi». Şimdi izlerinin üzerinde gerisin geri döndüler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
65. Derken kullarımızdan (öyle) bir kul buldular ki biz ona tarafımızdan bir rahmet vermiş, kendisine nezdimizden (haas) bir ilim öğretmişdik. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
66. Musa ona: «Sana, doğru yol olarak öğretilen ilimden bana da öğretmen için sana tâbi’ olayım mı?» dedi. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
67. O da (Musâya): «Doğrusu sen benim beraberimde sabretmiye asla muktedir olamazsın». Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
68. «(İç yüzünü) kavrayamadığın bir bilgiye nasıl sabr edersin?» dedi. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
69. O da: «Allah dilerse beni sabredici bulacaksın, sana hiç bir işde karşı gelmeyeceğim» dedi. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
70. (O: «Eğer bu suretle) bana tabî’ olacaksan ben, sana anıb söyleyinceye kadar, bana hiç bir şey sorma» dedi. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
71. Bunun üzerine gitdiler. Nihayet (bir) gemiye bindikleri zaman o, bunu deliverdi. (Musa) dedi ki: «Sahihlerini (suda) boğasın diye mi onu deldin? Andolsun, sen büyük bir iş yapdın». Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
72. Dedi: «Sen beraberimde sabretmiye asla muktedir olamazsın demedim mi»? Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
73. (Musa): «Unutduğum şeyden dolayı, dedi, beni muaheze etme. Şu işimde (arkadaşlığımızda) bana güçlük yükleme». Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
74. Yine gitdiler. Nihayet bir oğlan çocuğuna rast geldikleri zaman o, hemen bunu öldürdü. (Musa) dedi ki: «Tertemiz (ma’sum) bir canı, (diğer) bir can karşılığı olmaksızın, öldürdün ha! Andolsun ki sen kötü bir şey yapdın»! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
75. (O zât şöyle) dedi: «Ben sana beraberimde sabretmiye asla muktedir olamazsın demedim mi?» Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
76. (Musa): «Eğer, dedi, bundan sonra sana bir şey sorarsam benimle arkadaşlık etme. (O takdirde) tarafımdan muhakkak özre ulaşmışsındır (Benden ayrılmakda ma’zûr sayılmışındır). Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
77. Yine gitdiler. Nihayet bir memleket halkına vardılar ki ora ehâlisinden yemek istedikleri halde kendilerini müsâfir etmekden imtina’ etmişlerdi. Derken yıkılmak isteyen bir dıvar buldular da O, bunu doğrultuverdi. (Musa) dedi ki: «Dileseydin elbet buna karşı bir ücret alırdın». Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
78. «İşte, dedi, bu benimle senin ayrılışımızdır. Sana üzerinde asla sabredemediğin şeylerin iç yüzünü haber vereceğim»: Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
79. «Gemiye gelince: (o,) denizde iş yapan yoksullarındı. Ben onu kusurlu yapmak istedim (ki) arkalarında her (sağlam) gemiyi zorla almakda olan bir hükümdar vardı». Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
80. «Oğlana gelince: Onun anası da, babası da îman etmiş kimselerdi. Bunun için onları bir azgınlık ve kâfirlik bürümesinden endîşe etdik de», Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
81. Diledik ki bunun yerine Rableri kendilerine temizlikçe daha hayırlısını, merhametçe daha yakınını versin». Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
82. «Dıvara gelince: Bu, o şehirde iki yetîm oğlancığındı. Altında da onlara âid bir defîyne vardı. Babaları iyi bir adamdı. Binâen’aleyh Rabbin diledi ki ikisi de rüşdlerine ersinler, definelerini çıkarsınlar. (Bu), Rabbimden bir merhametdi. Ben bunu kendi re’yimle yapmadım. İşte üzerlerinde sabredemediğin şeylerin iç yüzü»! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
83. Sana Zülkarneyni sorarlar. De ki: «Size onun (haalinden) de haber söyleyeyim». Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
84. Hakıykat, biz onu yer (yüzün) de büyük bir kudret saahibi kıldık ve ona (muhtâc olduğu) her şeyden bir sebeb (bir yol) verdik. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
85. Oda (batıya doğru) bir yol tutdu. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
86. Nihayet güneşin batdığı yere ulaşınca onu kara bir balçıkda batar buldu. Bunun yanında da bir kavm buldu. Dedik ki: «Zülkarneyn, (onları) ya azaba uğratmanda, yahud haklarında güzellik (tarafını) tutman (da serbestsin)». Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
87. Dedi: «Amma kim zulmederse onu azâblandıracağız. Sonra da o, Rabbine döndürülür de O da kendisini şiddetli bir azâb (a dûçâr) eder». Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
88. «Amma kim îman eder, güzel de amel (ve hareket) eylerse onun için en güzel bir mükâfat vardır. Ona emrimizden kolay (taraf) ını da söyleyeceğiz». Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
89. Sonra o, başka bir yol tutdu. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
90. Nihayet üstüne güneşin (ilk önce) doğduğu yere ulaşdığı zaman onu öyle bir kavmin üzerine doğuyor buldu ki biz onlar için buna karşı (korunacak) hiç bir siper yapmamışdık. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
91. İşte (Zülkarneynin işi) böyle idi. Halbuki onun yanında (neler vardı) ki biz hepsini ilm (imiz) le kuşatmışızdır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
92. Sonra yine bir yol tutdu. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
93. Nihayet iki dağ arasına ulaşdığı zaman onların önünde hemen hiç bir söz anlamaz bir kavm buldu. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
94. Onlar dediler ki: «Zülkarneyn, hakıykat, Ye’cûc ve Me’cûc (bu) yerde fesâd çıkaran (kabile) lerdir. Bizimle onların arasına bir sed yapman üzerine sana bir vergi verelim mi»? Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
95. Dedi ki: «Rabbimin beni içinde bulundurduğu ni’met (sizin vereceğinizden) daha hayırlıdır. Haydin, siz bana (bedenî) kuvvetle yardım edin de sizinle onların arasına sağlam bir maania yapayım». Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
96. «Bana demir kütleleri getirin». (O karşılıklı iki dağın) iki yanı tam denkleşdiği vakit «üfleyin» dedi. Nihayet onu (demiri) bir ateş haaline koyduğu zaman da «Getirin bana, dedi, üstüne erimiş bakır dökeyim». Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
97. Artık onu aşmıya da güc yetiremediler, onu delmiye de muktedir olamadılar. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
98. «Bu, dedi, Rabbimden bir merhametdir. Fakat Rabbimin va’di gelince, O bunu dümdüz yapar. Rabbimin va’di bir hakdır». Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
99. O gün biz onları birbiri içinde dalgalanır bir halde bırakmışızdır (bırakacağız. Artık) «Şuur» da üfürülmüşdür (üfürülecekdir.) Bu suretle hepsini (mahşerde) derleyip toparlamışızdır (toplayacağız). Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
100. (100-101) Beni anmak (hakıykatı görmek) hususunda gözleri perdeli olan, (Kur’ânı) dinlemiye tahammül edemeyen kâfirlere o gün cehennemi öyle bir göstereceğiz ki! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
101. (100-101) Beni anmak (hakıykatı görmek) hususunda gözleri perdeli olan, (Kur’ânı) dinlemiye tahammül edemeyen kâfirlere o gün cehennemi öyle bir göstereceğiz ki! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
102. Kâfirler beni bırakıb da kullarımı (kendilerine) dostlar edineceklerini mi sandı (lar)? Biz cehennemi o kâfirler için bir konak olarak hazırladık. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
103. (103-104) De ki: «(Yapdıkları) işler bakımından en çok ziyana uğrayanları, kendileri muhakkak iyi yapıyorlar sanarak dünyâ hayaatında sa’yleri boşa gitmiş olanları size haber vereyim mi»? Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
104. (103-104) De ki: «(Yapdıkları) işler bakımından en çok ziyana uğrayanları, kendileri muhakkak iyi yapıyorlar sanarak dünyâ hayaatında sa’yleri boşa gitmiş olanları size haber vereyim mi»? Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
105. Onlar Rablerinin âyetlerini ve Ona kavuşmayı (inkâr ile) kâfir olup da (hayr nâmına bütün) yapdıkları boşa gitmiş bulunanlardır ki biz kıyamet gününde onlar için hiçbir ölçü tutmayacağız. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
106. İşte böyle. Onların cezası, küfr (ve inkâr) etdikleri ve benim âyetlerimi ve peygamberlerimi bir eğlenceye aldıkları için, cehennemdir. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
107. Hakıykaten îman edib de iyi iyi amel (ve hareket) lerde bulunanlar (a gelince): Onların konakları da Firdevs cennetleridir. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
108. Bunların içerisinde ebedî kalıcıdırlar onlar. Oradan ayrılmak da istemezler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
109. De ki: «Rabbimin sözleri (ni yazmak) için (bütün) deniz (lerin suyu) mürekkeb olsa ve bir o kadar daha yardımcı olarak ilâve etsek Rabbimin sözleri tükenmeden o deniz (ler) tükenir». Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
110. De ki: «Ben ancak sizin gibi bir beşerim. (Şu kadar ki) bana yalınız Tanrınızın bir tek Tanrı olduğu vahyediliyor. Artık kim Rabbine kavuşmayı ümîd (ve arzu) ediyorsa güzel bir amel işlesin ve Rabbine ibâdetde (hiç bir kimseyi ve hiç bir şey’i) ortak tutmasın». Mealleri Kıyasla Sayfada Göster