1. Nûn. Kalem`e ve yazmakta oldukları şeylere yemîn olsun! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
2. (Ey Habîbim!) Rabbinin ni`meti sâyesinde, sen bir mecnun değilsin! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
3. Hem şübhesiz ki senin için, elbette kesintiye uğramayacak olan bir mükâfât vardır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
4. Ve muhakkak ki sen, gerçekten yüce bir ahlâk üzerindesin! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
5. (5-6) Artık hanginizin fitneye tutulmuş (bir mecnun) olduğunu, yakında (sen de)göreceksin ve (onlar da) görecekler! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
6. (5-6) Artık hanginizin fitneye tutulmuş (bir mecnun) olduğunu, yakında (sen de)göreceksin ve (onlar da) görecekler! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
7. Şübhe yok ki, yolundan sapanları en iyi bilen ancak Rabbindir, hidâyete erenleri de eniyi bilen O`dur. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
8. O hâlde (hakkı) yalanlayanlara itâat etme! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
9. (Onlar) arzu ettiler ki, (sen, kendilerine) yumuşak davranasın da, (onlar da sana hoşgörülü ve) yumuşak davransınlar! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
10. (10-14) (Habîbim, yâ Muhammed!) Çok yemîn eden, aşağılık (kıymetli bir görüşe sâhib olmayan), dâimâ ayıplayan (insanların arkasından dudak büken), hep koğuculuk peşinde gezen, her zaman hayra mâni` olan, haddi aşan (hakkı çiğneyen), alabildiğine günahkâr, zorba; bun(lar)dan sonra (bir de) soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğullar sâhibi oldu diye itâat etme! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
11. (10-14) (Habîbim, yâ Muhammed!) Çok yemîn eden, aşağılık (kıymetli bir görüşe sâhib olmayan), dâimâ ayıplayan (insanların arkasından dudak büken), hep koğuculuk peşinde gezen, her zaman hayra mâni` olan, haddi aşan (hakkı çiğneyen), alabildiğine günahkâr, zorba; bun(lar)dan sonra (bir de) soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğullar sâhibi oldu diye itâat etme! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
12. (10-14) (Habîbim, yâ Muhammed!) Çok yemîn eden, aşağılık (kıymetli bir görüşe sâhib olmayan), dâimâ ayıplayan (insanların arkasından dudak büken), hep koğuculuk peşinde gezen, her zaman hayra mâni` olan, haddi aşan (hakkı çiğneyen), alabildiğine günahkâr, zorba; bun(lar)dan sonra (bir de) soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğullar sâhibi oldu diye itâat etme! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
13. (10-14) (Habîbim, yâ Muhammed!) Çok yemîn eden, aşağılık (kıymetli bir görüşe sâhib olmayan), dâimâ ayıplayan (insanların arkasından dudak büken), hep koğuculuk peşinde gezen, her zaman hayra mâni` olan, haddi aşan (hakkı çiğneyen), alabildiğine günahkâr, zorba; bun(lar)dan sonra (bir de) soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğullar sâhibi oldu diye itâat etme! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
14. (10-14) (Habîbim, yâ Muhammed!) Çok yemîn eden, aşağılık (kıymetli bir görüşe sâhib olmayan), dâimâ ayıplayan (insanların arkasından dudak büken), hep koğuculuk peşinde gezen, her zaman hayra mâni` olan, haddi aşan (hakkı çiğneyen), alabildiğine günahkâr, zorba; bun(lar)dan sonra (bir de) soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğullar sâhibi oldu diye itâat etme! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
15. Ona (onlardan birine), âyetlerimiz okunduğu zaman: `Evvelkilerin masalları!` dedi. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
16. Yakında onun hortumunun (burnunun) üzerine damga basacağız (da onu rezîl edeceğiz)! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
17. Şübhesiz ki biz, o bahçe sâhiblerine belâ verdiğimiz gibi bunlara da (Mekkelilere de o kıtlık yıllarıyla) belâ verdik. Hani (o bahçe sâhibleri) sabaha ulaşan kimseler iken, (henüz fakirler görmeden) onu(n mahsûlünü) muhakkak devşireceklerine dâir yemîn etmişlerdi. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
18. (İnşâallah diyerek) istisnâ da yapmıyorlardı. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
19. Fakat onlar, (henüz) uykuda olan kimseler iken, Rabbinden bir dolaşıcı (ateş, geceleyin) orayı (o bahçeyi) sarıverdi. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
20. Derken (bahçe tamâmen yanarak) kapkara kesildi. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
21. (21-22) Nihâyet sabaha ulaşan kimseler iken: `Eğer (bahçenizi) devşirecek olanlarsanız, erkenden mahsûlünüzün başına gidin!` diye birbirlerine seslendiler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
22. (21-22) Nihâyet sabaha ulaşan kimseler iken: `Eğer (bahçenizi) devşirecek olanlarsanız, erkenden mahsûlünüzün başına gidin!` diye birbirlerine seslendiler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
23. (23-24) `Sakın, bugün orada bir fakir yanınıza sokulmasın!` diye kendi aralarında gizli gizli konuşarak hemen gittiler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
24. (23-24) `Sakın, bugün orada bir fakir yanınıza sokulmasın!` diye kendi aralarında gizli gizli konuşarak hemen gittiler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
25. Hâlbuki (fakirlere yardıma) güçleri yeten kişiler oldukları hâlde, (onları yardımdan)mahrûm etmek üzere erkenden gittiler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
26. Fakat orayı (bahçeyi o perişan hâlde) gördüklerinde: `Muhakkak biz, elbette(bahçesinin yolunu) şaşıran kimseleriz (her hâlde yanlış yere geldik!)` dediler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
27. (Kendi bahçeleri olduğunu kabûllenince de:) `Hayır! (O fakirler değil, asıl) biz (bu ni`metten) mahrum bırakılmış kimseleriz!` (dediler.) Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
28. Onların en dengeli (hayırlı) olanı: `(Ben) size, `(Rabbinizi) tesbîh etmeli değil miydiniz!` demedim mi?` dedi. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
29. (Onlar:) `Rabbimizi tenzîh ederiz; doğrusu biz zâlim kimselermişiz!` dediler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
30. Sonra bazıları bazılarına dönüp birbirlerini kınamaya başladılar. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
31. (Nihâyet) dediler ki: `Yazıklar olsun bize! Doğrusu biz azgın kimselermişiz!` Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
32. `Olur ki Rabbimiz, bize onun yerine ondan daha hayırlısını verir. Şübhesiz biz,(artık) Rabbimize (O`nun rızâsına) yönelenleriz!` Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
33. İşte azab böyledir! Elbette âhiret azâbı ise daha büyüktür! Keşke bilselerdi! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
34. Şübhe yok ki takvâ sâhibleri için, Rableri katında Naîm Cennetleri vardır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
35. Hiç Müslümanları o günahkârlar (o zındıklar)la bir tutar mıyız? Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
36. Size ne oluyor? Nasıl hüküm veriyorsunuz? Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
37. Yoksa size mahsus bir kitab var da (bu hükümleri) onda mı okuyorsunuz? Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
38. Onda: `Ne beğenirseniz, muhakkak sizindir!` (diye mi yazılı?) Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
39. Yoksa sizin için: `Neye hüküm verirseniz, mutlaka sizindir!` diye üzerimizdekıyâmet gününe kadar ulaşan yeminler mi var? (Sizin için yemin mi ettik?) Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
40. Sor onlara, hangileri buna kefildir? Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
41. Yoksa onların (hüküm sâhibi) ortakları mı var? Eğer (iddiâlarında) doğru kimselerse, haydi ortaklarını getirsinler! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
42. O gün (kıyâmet günü) paçalar sıvanır (iş zorlaşır) ve (onlar) secdeye çağrılırlar; fakat güç yetiremezler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
43. (O gün kâfirlerin, pişmanlıktan) gözleri öne düşmüş bir hâlde, kendilerini bir zillet kaplar. Hâlbuki onlar (dünyada) sıhhatli kimseler iken, (okunan ezanlarla) doğrusu secdeye çağrılıyorlardı (fakat namaz kılmıyorlardı). Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
44. (Ey Resûlüm!) Artık bu sözü (Kur`ân`ı) yalanlayanları bana bırak! Yakında onları, bilmedikleri yerden yavaş yavaş (azâba) yaklaştıracağız! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
45. Hem onlara mühlet veriyorum! Şübhesiz ki benim tuzağım (ni`metin ardından,nankörlere vereceğim cezâ) pek sağlamdır! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
46. Yoksa onlardan (tebliğ vazîfesine mukabil) bir ücret istiyorsun da, bu yüzden onlar ağır bir borç altında kalan kimseler midir? Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
47. Yoksa gayb (Levh-i Mahfûz) onların yanında da, onlar (ondan) mı yazıyorlar? Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
48. (Ey Habîbim!) O hâlde Rabbinin hükmüne sabret! Ve o balık sâhibi (Yûnus) gibi olma! Hani o, (balığın karnında) kederle dolu olduğu bir hâlde (bize) yalvarmıştı. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
49. Eğer Rabbisinden ona bir ni`met yetişmiş olmasaydı, o kınanmış bir kimse olarak şübhesiz (ağaçsız) bir alana atılacaktı. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
50. Fakat Rabbi onu seçmiş de kendisini sâlih kimselerden (bir peygamber) kılmıştı. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
51. Doğrusu inkâr edenler Kur`ân`ı dinlediklerinde, nerede ise seni gözleriyle devireceklerdi ve (hasedlerinden): `Şübhesiz ki o, gerçekten bir mecnundur!` diyorlar. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster
52. Hâlbuki o (Kur`ân), âlemler için bir nasîhatten başka bir şey değildir. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster