Mekke döneminde inmiştir. 206 âyettir. Sûre, adını 46. ve 48. âyetlerde geçen “el-A’râf” kelimesinden almıştır. “el-A’râf”, yüksek yerler, yüksek mevkiler demektir. Sûrede temel konu olarak, ilâhî vahyin doğruluğu ve vahye duyulan ihtiyaç işlenmektedir.
2.
(Bu,) kendisiyle (insanları) sakındırman ve mü`minlere nasîhat (vermen) için sana indirilen bir kitabdır; öyle ise ondan (onu tebliğden) dolayı gönlünde bir sıkıntı (yalanlanma korkusu) olmasın!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
3.
Rabbinizden size indirilene tâbi` olun ve O`ndan başka birtakım dostlara tâbi` olmayın! (Siz) ne kadar az ibret alıyorsunuz!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
4.
Hâlbuki nice şehirler var ki onları helâk ettik de azâbımız kendilerine geceleyin veya onlar (o memleketin halkı) kaylûlede (gündüz uykusunda) olan kimseler iken gelivermiştir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
5.
Azâbımız onlara geldiğinde: `Gerçekten biz zâlimlerdik!` demelerinden başka çağırışları (ve yalvarışları) da olmadı.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
6.
İşte kendilerine (peygamber) gönderilenlere (ne amel işlediklerini) mutlaka soracağız, (gönderilen) peygamberlere de (teblîğ edip etmediklerini) elbette soracağız!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
7.
Artık (yaptıklarını) kendilerine bir ilim ile (bütün teferruâtıyla bilerek) mutlaka anlatacağız; çünki (biz, onlardan) gaib (habersiz) değildik.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
8.
(Amelleriniz için) hak tartı da o gündür. Artık kimlerin tartıları ağır gelirse, işte kurtuluşa erenler ancak onlardır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
9.
Kimlerin de tartıları hafif gelirse, işte onlar âyetlerimize (onları bilerek inkâr etmekle) zulmetmekte olduklarından dolayı, kendilerini hüsrâna uğratmış kimselerdir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
10.
Celâlim hakkı için, size yeryüzünde imkân verdik (orada yerleştirdik) ve orada sizin için geçim vâsıtaları kıldık. (Siz ise) ne kadar az şükrediyorsunuz!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
11.
Ve and olsun ki sizi (babanız Âdem`i) yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere: `Âdem`e secde edin!` buyurduk. Hemen secde ettiler. (Cinlerden olan) İblis hâriç! (O,) secde edenlerden olmadı.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
12.
(Allah, ona) şöyle buyurdu: `Sana emrettiğimde, secde etmekten seni men` eden nedir?` (İblis) dedi ki: `Ben ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
13.
(Allah şöyle) buyurdu: `Haydi hemen in oradan! Orada (Cennette) kibirlenmek haddine düşmez; haydi çık, çünki sen alçaklardansın!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
16.
(İblis) dedi: `Öyle ise beni azdırmandan dolayı (ben de) mutlaka onlar(ı saptırmak) için, senin dosdoğru yoluna oturacağım!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
17.
`Sonra elbette onlara önlerinden ve arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım ve (sen) onların çoğunu şükredici kimseler bulmayacaksın!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
18.
(Allah, bunun üzerine:) `Yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan (Cennetten) çık! And olsun ki onlardan kim sana uyarsa, Cehennemi sizin hepinizle mutlaka dolduracağım!` buyurdu.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
19.
`Sen ise, ey Âdem, eşinle beraber Cennette yerleşin. İkiniz de istediğiniz yerden yiyip için. Ama şu ağaca yaklaşmayın; sonra kendinize yazık edersiniz.`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
20.
Derken şeytan, (o ikisini, netîcelerinden biri de) onlardan örtülmüş avret yerlerini kendilerine göstermek (olan hatâya sevk etmek) için, onlara vesvese verdi ve: `Rabbiniz, ancak melek olmayasınız veya (Cennette) ebedî kalıcılardan olmayasınız diye sizi bu ağaçtan men` etti` dedi.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
21.
Ve onlara: `Doğrusu ben size gerçekten (iyiliğiniz için) nasîhat edenlerdenim` diye de yemîn etti.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
22.
Böylece o ikisini aldatarak (o ağaçtan yemeye) tenezzül ettirdi. Derken ağacı(n meyvesini) tattıklarında, avret yerleri kendilerine göründü de Cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar. Bunun üzerine Rableri o ikisine: `Size bu ağacı yasaklamadım mı ve şübhesiz şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?` diye nidâ etti.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
23.
(Âdem ile Havvâ) dediler ki: `Rabbimiz! (Biz) kendimize zulmettik; artık bize mağfiret etmez ve bize merhamet etmezsen, mutlaka hüsrâna uğrayanlardan oluruz.`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
24.
(Allah, onlara şöyle) buyurdu: `Birbirinize düşman olarak inin! Sizin için yeryüzünde bir zamâna kadar bir yerleşme ve bir faydalanma vardır.`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
25.
`Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan (diriltilip) çıkarılacaksınız!` buyurdu.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
26.
Ey Âdemoğulları! Size avret yerlerinizi örtecek bir elbise ile (giyinip süsleneceğiniz) bir süs elbisesi indirdik. Bir de takvâ elbisesi ki, bu (hepsinden) daha hayırlıdır. Bu (maddî ve ma`nevî elbiseler), Allah`ın âyetlerindendir; tâ ki ibret alsınlar.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
27.
Ey Âdemoğulları! Şeytan, ana-babanızı (kandırarak) avret yerlerini kendilerine göstermek için onlardan elbiselerini soyarak Cennetten çıkarttığı (bu netîceyi verecek hatâya sevk ettiği) gibi, sakın sizi de aldatmasın! Çünki o ve kabîlesi sizi, kendilerini göremeyeceğiniz cihetten görürler. Şübhesiz ki biz, şeytanları îmân etmeyenlere dostlar kıldık.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
28.
Hem (o müşrikler) çirkin bir iş yaptıkları zaman: `(Biz) babalarımızı bunun üzerinde bulduk, Allah da bize bunu emretti` derler. De ki: `Şübhesiz Allah, çirkin işleri emretmez! Allah`a karşı (aslâ) bilemeyeceğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
29.
De ki: `Rabbim adâleti emretti!` Hem her namaz vaktinde (ve secde yerlerinde)yüzlerinizi (ibâdete) çevirin ve dinde, (yalnız) O`nun (rızâsı) için, ihlâslı kimseler olarak O`na ibâdet edin! Sizi ilk önce (O) yarattığı gibi, (yine O`na) döneceksiniz.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
30.
(İki grup halinde:) bir grubu hidayet buyurmuş, diğer grup ise dalâlete müstahak olmuş olarak. Dalâlette olanlar, Allah`ı bırakıp şeytanları yoldaş, dost ve işlerine vekil edinmişlerdir; bir de kendilerini doğruya yönlendirilmiş zannetmektedirler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
31.
Ey Âdemoğulları! Her namaz yerinde (ve vaktinde) ziynetinizi alın(namazlarınızda temiz elbiselerinizi giyinin), yiyin, için, fakat isrâf etmeyin! Çünki O, isrâf edenleri sevmez.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
32.
De ki: `Allah`ın, kulları için çıkardığı ziyneti ve temiz rızıkları kim haram kıldı?` De ki: `Onlar, dünya hayâtında îmân edenler içindir (kâfirler de bu vesîle ile yararlanırlar); kıyâmet gününde (ise) hâlis olarak (yalnız mü`minlere mahsustur).` İşte (bunların kıymetini) bilecek bir kavim için âyetleri böyle iyice açıklıyoruz.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
33.
De ki: `Rabbim, ancak (zinâ gibi) çirkin işleri, onların açık olanını ve gizli olanını,(her türlü) günâhı, haksız yere haddi aşmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi(asılsız olarak) Allah`a şirk koşmanızı ve Allah`a karşı (aslâ) bilemeyeceğiniz şeyleri söylemenizi haram kıldı!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
34.
Ve her ümmetin (büyük-küçük her topluluğun) bir eceli vardır. Artık ecelleri geldiği zaman, ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
35.
Ey Âdemoğulları! Kendinize içinizden âyetlerimi anlatan peygamberler size gelir de, kim (onlara karşı gelmekten) sakınıp (hâlini) ıslâh ederse, artık onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun (da) olmazlar.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
36.
Âyetlerimizi yalanlayıp onlara karşı büyüklük taslayanlara gelince, işte onlar ateş ehlidirler! Onlar orada ebedî olarak kalıcıdırlar.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
37.
O hâlde Allah`a bir yalan iftirâ eden veya âyetlerini yalanlayandan daha zâlim kim olabilir? İşte onlar yok mu, kendilerine kitabdan (mukadderâtlarından) olan nasibleri erişecektir. Nihâyet canlarını almak üzere elçilerimiz (ölüm melekleri) onlara geldikleri zaman derler ki: `Allah`ı bırakıp da tapmakta olduğunuz şeyler nerede?` (Onlar ise:)`Bizden kaybolup gittiler!` derler ve gerçekten kendilerinin kâfir kimseler olduklarına dâir kendi aleyhlerine şâhidlik ederler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
38.
(Allah onlara:) `Sizden önce gelip geçmiş cin ve insan ümmetleri arasında (siz de)ateşe girin!` buyurur. Ne zaman (Cehennem`e) bir ümmet girse, kendi (din) kardeşine(yoldaşına) lâ`net eder. Nihâyet hep berâber orada birbiri ardınca toplandıkları zaman, sonrakiler öncekiler için: `Rabbimiz! Bunlar bizi dalâlete düşürdüler; bu yüzden onlara ateşten kat kat azab ver!` derler. (Allah da:) `(Siz de dâhil) herkes için kat kat (azab)vardır; fakat siz (kimin ne azab çekeceğini) bilmezsiniz!` buyurur.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
39.
Öncekiler ise sonrakilere: `Hâlbuki (bu mevzu`da) sizin bizim üzerimize hiç bir üstünlüğünüz olmadı, öyle ise kazanageldiğiniz (günahlar) yüzünden azâbı(nızı) tadın!` derler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
40.
Şübhesiz ki âyetlerimizi yalanlayıp, ona karşı kibirlenenler yok mu, onlara gök kapıları açılmaz ve deve, iğne deliğine girinceye kadar (onlar) Cennete giremezler. İşte suçluları (kâfirleri) ise, böyle cezâlandırırız!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
41.
Onlar için Cehennemden bir döşek ve üstlerinden (de yakan ateşten) örtüler vardır! İşte zâlimleri (kâfirleri) böyle cezâlandırırız!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
42.
Îmân edip sâlih ameller işleyenler, ki (biz) kimseyi gücünün yetmeyeceği (bir şey)ile mükellef tutmayız, işte onlar Cennet ehlidirler. Onlar orada ebedî olarak kalıcıdırlar.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
43.
Hem onların (o mü`minlerin) sînelerinde kin (ve emsâli kötü hisler)den ne varsa(hepsini) çekip çıkarırız; (o Cennetlerde onların) altlarından ır mak lar akar. (Onlar da:)`Böylece bi zi buna (bu mükâ fâ ta vesîle olan amellere) hidâyet eden Allah`a hamd olsun; hâlbuki Allah bizi hidâyete erdirme sey di, doğru yolu bulamazdık. Gerçekten Rabbimi zin peygamberleri (bize) hakkı getirmişler dir!` derler. Derken (onlar:) `İşte size Cennet! İşlemekte olduğunuz (sâlih ameller)den dolayı ona vâris kılındınız!` diye nidâ olunurlar.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
44.
Nihâyet Cennet ehli, Cehennem ehline: `(Biz) gerçekten Rabbimizin bize va`d ettiğini hak olarak bulduk; artık (siz de) Rabbinizin size va`d ettiğini hak olarak buldunuz mu?` diye seslenirler. (Onlar da:) `Evet!` derler. Bunun üzerine bir münâdî aralarında: `Allah`ın lâ`neti zâlimlerin üzerine olsun!` diye nidâ eder.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
45.
`Onlar ki, (insanları) Allah yolundan men` ederler ve ona (Allah`ın dînine) bir eğrilik ararlardı. Ve onlar âhireti inkâr ediciydiler.`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
46.
Hem iki taraf (Cennet ve Cehennem ehli) arasında (aslâ aşamayacakları surdan)bir perde vardır. A`râf üzerinde (bu sûrun yüksek yerlerinde) ise, herkesi sîmâlarından tanıyan adamlar vardır ki, Cennet ehline: `Selâmün Aleyküm! (Allah`ın selâmı üzerinize olsun!)` diye nidâ ederler; fakat onlar (Cennete girmeyi) çok arzu ediyor oldukları hâlde(henüz) oraya girmemişlerdir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
47.
(O A`râfdaki insanların) gözleri ateş ehli tarafına çevrildiği zaman ise: `Rabbimiz! Bizi zâlimler gürûhuyla berâber kılma!` derler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
48.
A`râf ehli, kendilerini sîmâlarından tanıdıkları (Cehennem ehli) birtakım adamlara da seslenerek derler ki: `(Mal ve tarafdar) toplamanız ve büyüklük taslamakta olmanız(bugün) size bir fayda vermedi!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
49.
(Yine A`râf ehli:) `Allah, onları hiçbir rahmete eriştirmeyecek, diye yemînettiğiniz (hor gördüğünüz) kimseler bunlar mı?` (derler). (Sonra A`râf ehline de şöyle denilir:) `Cennete girin! Size hiçbir korku yoktur ve siz mahzûn olmayacaksınız!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
50.
Ateş ehli ise Cennet ehline: `Üzerimize biraz su veya Allah`ın sizi rızıklandırdığı şeylerden dökün!` diye bağırırlar. (Onlar da) derler ki: `Şübhesiz ki Allah, (bugün artık)bunları kâfirlere haram kıldı!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
51.
Onlar ki, dinlerini bir eğlence ve bir oyun edindiler ve dünya hayâtı onları aldattı!(Onlar) bu günleriyle karşılaşmayı unuttukları ve âyetlerimizi bilerek inkâr etmekte oldukları gibi, artık bugün (biz de) onları unutacağız!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
52.
Şübhesiz (biz) onlara bir Kitab da getirdik ki, îmân edecek bir topluluğa, bir hidâyet ve bir rahmet olarak bir ilim üzere onu iyice açıkladık.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
53.
(Onlar o Kitâb`ın) haberinin (kıyâmetin) ortaya çıkmasından başka bir şey beklemiyorlar. O`nun haberi (o âkıbet) geldiği gün, daha önce onu unutmuş olanlar derler ki: `Gerçekten Rabbimizin peygamberleri (bize) hakkı getirmişler. Şimdi bizim şefâatçilerimiz var mı ki bize şefâat etsinler veya (dünyaya) geri döndürülür müyüz ki yapmakta olduklarımızdan başkasını yapalım?` (Onlar) gerçekten kendilerini hüsrâna uğratmışlardır ve uydurmakta oldukları şeyler de kendilerinden kaybolup gitmiştir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
54.
Muhakkak ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arşa hükmeden, geceyi kendisini sür`atle taleb (ve ta`kib) eden gündüze örten Allah`dır. Hem güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğdirilmiş olarak (yaratan da O`dur)! Dikkat edin! Yaratmak da emretmek de O`na mahsustur! Âlemlerin Rabbi olan Allah, ne yücedir!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
56.
Ve ıslâh edilmesinden sonra yeryüzünde fesad çıkarmayın; (azâbından) korkarak ve (rahmetini) ümîd ederek O`na duâ edin! Şübhe yok ki Allah`ın rahmeti, iyilik edenlere(pek) yakındır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
57.
Hem O, rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderendir. Nihâyet (o rüzgarlar,) ağır (yağmur) bulutlar(ını) yüklendiği zaman, onu ölü bir memlekete sevk ederiz; böylece oraya su indiririz de onunla her çeşit meyvelerden çıkarırız. İşte ölüleri (dekabirlerinden) böyle çıkarırız; tâ ki ibret alasınız!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
58.
(Toprağı) iyi olan beldeye gelince, onun bitkisi, Rabbinin izniyle, (güzel) çıkar. Kötü olanın ise ancak zor çıkar (çıksa da pek faydası olmaz). Şükredecek bir kavim için âyetleri böyle açıklıyoruz.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
59.
Şânım hakkı için, Nûh`u kavmine (peygamber olarak) gönderdik; bunun üzerine(onlara) dedi ki: `Ey kavmim! Allah`a ibâdet edin; sizin için O`ndan başka hiçbir ilâh yoktur! Şübhesiz ki ben, sizin üzerinize büyük bir günün azâbından korkuyorum!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
60.
Kavminden ileri gelenler: `Doğrusu biz, gerçekten seni apaçık bir dalâlet içindegörüyoruz` dedi(ler).Mealleri KıyaslaSayfada Göster
61.
(Nûh) dedi ki: `Ey kavmim! Bende hiçbir dalâlet yoktur; fakat ben, âlemlerin Rabbi tarafından (gönderilmiş) bir peygamberim!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
62.
`Size Rabbimin (vahiy olarak) gönderdiklerini teblîğ ediyorum; hem size nasîhat ediyorum ve Allah tarafından (gelen vahiyle), sizin bilemeyeceğiniz şeyleri biliyorum.`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
63.
`(Küfür ve günahların âkıbetinden haber vererek) sizi korkutsun da (onlardan)sakınasınız ve tâ ki (böylelikle) merhamet olunasınız diye içinizden bir adam vâsıtasıyla Rabbinizden size bir nasîhat gelmesine hayret mi ettiniz?`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
64.
Buna rağmen onu yalanladılar; bunun üzerine (biz de) onu ve onunla berâbergemide bulunanları kurtardık; âyetlerimizi yalanlayanları ise suda boğduk. Çünki onlar(basîret cihetiyle) kör bir kavim idiler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
65.
Âd (kavmin)e de kardeşleri Hûd`u (gönderdik). Dedi ki: `Ey kavmim! Allah`a ibâdet edin; sizin için O`ndan başka hiçbir ilâh yoktur! Hiç (Allah`dan) sakınmaz mısınız?`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
66.
Kavminden inkâr eden ileri gelenler: `Şübhesiz ki biz, gerçekten seni bir beyinsizlik içinde görüyoruz ve doğrusu biz, gerçekten seni yalancılardan zannediyoruz` dedi(ler).Mealleri KıyaslaSayfada Göster
67.
(Hûd) dedi ki: `Ey kavmim! Bende hiçbir akıl zayıflığı yoktur; fakat ben âlemlerin Rabbi tarafından (gönderilmiş) bir peygamberim.`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
68.
`Size Rabbimin (vahiy olarak) gönderdiklerini teblîğ ediyorum ve ben sizin için güvenilir bir nasîhatçiyim.`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
69.
`Sizi (tahammülü pek müşkil bir azâb ile) korkutmak için içinizden bir adam vâsıtasıyla, Rabbinizden size bir nasîhat gelmesine hayret mi ettiniz? Hem hatırlayın o zamanı ki, (Allah) sizi Nûh kavminden sonra (yeryüzünde) halîfeler kılmış ve sizi yaratılışta bir genişlikle (kuvvetçe ve boyca) üstün kılmıştı. Öyle ise Allah`ın ni`metlerini hatırlayın; tâ ki kurtuluşa eresiniz.`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
70.
Dediler ki: `(Sen) bize, `Bir olan Allah`a ibâdet edelim ve atalarımızın tapageldiklerini bırakalım` diye mi geldin? Eğer (iddiânda) doğru kimselerden isen, haydi bizi (kendisiyle) tehdîd etmekte olduğun (azâb)ı bize getir!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
71.
(Hud) dedi ki: "Rabbinizden (bir ceza olarak) üstünüze çökmüş bir (ahlaki) kokuşmuşluğun ve tarifsiz bir gazabın içindesiniz zaten. Şimdi, Allah`ın haklarında hiçbir delil indirmediği, yalnızca sizin ve atalarınızın yücelttiği isimler hakkında mı benimle tartışıyorsunuz? O halde bekleyin, gerçek şu ki ben de sizinle birlikte bekleyeceğim!"Mealleri KıyaslaSayfada Göster
72.
Bunun üzerine onu (Hûd`u) ve onunla berâber olanları, tarafımızdan bir rahmetle kurtardık ve âyetlerimizi yalanlayanların ve mü`min olmayan kimselerin kökünü kestik.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
73.
Semûd (kavmin)e de kardeşleri Sâlih`i (gönderdik). Dedi ki: `Ey kavmim! Allah`a ibâdet edin; sizin için O`ndan başka hiçbir ilâh yoktur! Doğrusu size Rabbinizden apaçık bir mu`cize gelmiştir. (İşte) bu, size bir mu`cize olarak, Allah`ın dişi devesidir; o hâlde onu bırakın, Allah`ın arzında yesin (içsin); ve ona bir kötülükle dokunmayın; yoksa sizi (pek)elemli bir azab yakalar!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
74.
`Hem hatırlayın o zamanı ki (Allah), sizi Âd (kavmin)den sonra (yeryüzünde)halîfeler kıldı ve sizi yeryüzünde yerleştirdi; ovalarından saraylar ediniyorsunuz ve dağlardan evler yontuyorsunuz. Öyle ise Allah`ın ni`metlerini hatırlayın ve yeryüzünde fesad çıkarıcılar olarak bozgunculuk yapmayın!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
75.
Kavminden büyüklük taslayan ileri gelenler, o zayıf bırakılmış (horlanmış)olanlara, içlerinden îmân edenlere (alay ederek) dedi ki: `(Siz) gerçekten Sâlih`i Rabbi tarafından gönderilen biri olarak mı biliyorsunuz?` (Onlar da:) `Şübhesiz ki biz, onunla gönderilen (herşey)e îmân eden kimseleriz!` dediler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
76.
O büyüklük taslayanlar: `Doğrusu biz (de sizin) kendisine îmân ettiğiniz şeyi inkâr eden kimseleriz!` dedi(ler).Mealleri KıyaslaSayfada Göster
77.
Derken o dişi deveyi kesip Rablerinin emrine karşı (haddi aşarak) isyân ettiler ve dediler ki: `Ey Sâlih! Eğer peygamberlerden isen, bizi (kendisiyle) tehdîd etmekte olduğun(azâb)ı bize getir!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
78.
Bunun üzerine onları o sarsıntı yakaladı da yurtlarında diz üstü çöküp kalan kimseler oldular.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
79.
(Sâlih) artık onlardan yüz çevirdi ve dedi ki: `Ey kavmim! Yemîn olsun ki size Rabbimin (vahiy olarak) gönderdiklerini teblîğ ettim ve size nasîhat ettim; fakat (siz)nasîhat edenleri sevmiyorsunuz.`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
80.
Lût`u da (hatırla)! Hani kavmine şöyle demişti: `Âlemlerden hiçbirinin, sizi kendisiyle geçmediği (sizden önce yapmadığı) hayâsızlığı mı yapıyorsunuz?`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
81.
`Çünki siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Hayır! Siz(haddi aşarak) isrâf eden bir kavimsiniz.`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
82.
Hâlbuki kavminin cevâbı (alay ederek): `Onları memleketinizden çıkarın! Çünki onlar fazla temizlenen insanlarmış!` demelerinden başka bir şey olmadı.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
83.
Bunun üzerine (biz de) onu ve ehlini kurtardık; ancak karısı hâriç; (o,) geride(azabda) kalanlardan oldu.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
84.
Ve üzerlerine (taştan) bir yağmur yağdırdık. İşte bak günahkârların âkıbeti nasıl oldu!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
85.
Medyen (kavmin)e de kardeşleri Şuayb`ı (gönderdik). Dedi ki: `Ey kavmim! Allah`a ibâdet edin, sizin için O`ndan başka hiçbir ilâh yoktur! Şübhesiz Rabbinizden size apaçık bir mu`cize gelmiştir; artık ölçüyü ve tartıyı tam yapın, insanlara, eşyâlarını(mallarını) eksik vermeyin ve ıslâh edilmesinden sonra yeryüzünde fesad çıkarmayın! Eğer mü`min kimseler iseniz, (bilin ki) bunlar sizin için hayırlıdır.`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
86.
`O hâlde (insanları) tehdîd ederek ve Allah`ın yolundan O`na îmân edenleri men` ederek, hem ona (o yola) bir eğrilik arayarak her yol(un başın)a oturmayın! Hatırlayın ki, bir zamanlar (siz) az idiniz de (O) sizi çoğalttı; ve bakın (sizden önce) fesad çıkaranların âkıbeti nasıl oldu!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
87.
`Eğer içinizden bir kısmı kendisiyle gönderildiğim şeye (hakikate) îmân etmiş, bir kısmı da îmân etmemişlerse; artık Allah, aramızda hüküm verinceye kadar sabredin! Çünki O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
88.
Kavminden büyüklük taslayan ileri gelenler dedi ki: `Ey Şuayb! (Ya) mutlaka seni ve berâberindeki îmân edenleri memleketimizden çıkaracağız veya kesinlikle dînimizedönersiniz!` (Şuayb) dedi ki: `(Biz bu teklîfinizi) çirkin bulan kimseler olsak da mı?`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
89.
`Allah bizi ondan kurtardıktan sonra eğer (tekrar) sizin dîninize dönersek, şübhesiz ki Allah`a karşı, yalan iftirâ etmiş oluruz! Hem Rabbimiz olan Allah`ın dilemesi müstesnâ, ona dönmemiz bizim için olacak şey değildir! Rabbimiz, herşeyi ilmen kuşatmıştır (bizim hâlimizi de bilir). Ancak Allah`a tevekkül ettik. Rabbimiz! Bizimle kavmimizin arasını hak ile aç (hüküm ver); çünki sen (en müşkil şeyleri dahi) açanların(hüküm verenlerin) en hayırlısısın!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
90.
Kavminden inkâr eden ileri gelenler ise dedi ki: `Yemîn olsun ki, eğer Şuayb`a tâbi` olursanız, o takdirde doğrusu siz elbette hüsrâna uğramış kimseler olursunuz.`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
91.
Bunun üzerine onları o sarsıntı yakaladı da yurtlarında dizüstü çöküp kalan kimseler oldular.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
92.
Şuayb`ı yalanlayanlar sanki orada hiç oturmamışlardı! (Evet!) Şuayb`ı yalanlayanlar, kendileri hüsrâna uğrayanlar oldular.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
93.
(Şuayb) artık onlardan yüz çevirdi ve dedi ki: `Ey kavmim! Yemîn olsun ki size Rabbimin (vahiy ile) gönderdiklerini teblîğ ettim ve size nasîhat ettim. Artık (sizin gibi)kâfirler gürûhuna nasıl üzülürüm?`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
94.
İşte (biz) hangi şehre bir peygamber gönderdiysek, mutlaka oranın halkını sıkıntılar ve hastalıklarla yakaladık; tâ ki yalvarsınlar (ve îmâna gelsinler).Mealleri KıyaslaSayfada Göster
95.
Sonra kötülüğün (o darlığın) yerini, iyilik (bolluk)la değiştirdik. Nihâyet (mal ve evlâd cihetiyle) çoğaldılar ve: `Doğrusu atalarımıza (da zaman zaman böyle) darlıklar ve bolluklar dokunmuştu. (Bunun tehdîd edildiğimiz azabla bir alâkası yok!)` dediler de, kendileri hiç farkında değillerken onları ansızın yakalayıverdik.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
96.
Hem gerçekten o şehirlerin halkı îmân edip (peygamberlerine karşı gelmekten)sakınsalardı, elbette üzerlerine gökten ve yerden nice bereketler açardık; fakat (onlar, peygamberlerini) yalanladılar; bunun üzerine (biz de) onları, kazanmakta oldukları(günahlar) yüzünden (azâbımız ile) yakalayıverdik.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
97.
Yoksa o şehirlerin halkı, kendileri uyuyan kimseler iken azâbımızın kendilerine geceleyin gelmesinden emin mi oldular?Mealleri KıyaslaSayfada Göster
98.
Veya o şehirlerin halkı, kendileri eğlenirlerken, azâbımızın kendilerine kuşluk vakti(güpegündüz) gelmesinden mi emîn oldular?Mealleri KıyaslaSayfada Göster
100.
(Eski) sâhiblerinden sonra yeryüzüne vâris olanları hâlâ (şu hakikat) yola getirmedi mi ki; eğer dileseydik, kendilerini günahları yüzünden musîbete uğratırdık. Hem(biz) onların kalblerini mühürleriz de onlar (nasîhati) işitmezler!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
101.
İşte o şehirler ki, sana onların haberlerinden bir kısmını anlatıyoruz. Ve Celâlim hakkı için, peygamberleri kendilerine apaçık mu`cizeler getirdiler! Fakat daha önce(mu`cizeler gelmeden evvel) yalanladıkları şeylere, îmân edecek olmadılar. İşte Allah, kâfirlerin kalblerini (küfürlerindeki inadları sebebiyle) böyle mühürler!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
102.
Hem onların çoğunda ahde vefâ diye bir şey bulmadık. Fakat doğrusu onların çoğunu gerçekten fâsık kimseler bulduk.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
103.
Sonra onların ardından Mûsâ`yı mu`cizelerimizle Fir`avun`a ve (kavminin) ileri gelenlerine gönderdik de onlara (o mu`cizelere olan inkârlarıyla nefislerine) zulmettiler. Fakat bak fesad çıkaranların âkıbeti nasıl oldu!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
104.
İşte Mûsâ dedi ki: `Ey Fir`avun! Şübhesiz ki ben, âlemlerin Rabbi tarafından(gönderilmiş) bir peygamberim!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
105.
`Bana düşen, Allah`a karşı haktan başka bir şey söylemememdir! Şübhesiz ki size Rabbinizden apaçık bir delil (bir mu`cize) getirdim; artık İsrâiloğullarını benimle berâber gönder!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
106.
(Fir`avun) dedi ki: `Eğer bir delil getirdiysen (ve) doğru söyleyenlerden isen haydi onu getir!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
107.
Bunun üzerine (Mûsâ) asâsını (yere) bıraktı. Bir de baktılar ki, o, apaçık bir ejderhâ!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
108.
Ve elini (koynundan) çıkardı, bir de ne görsünler, o da bakanlara bembeyaz (nûr saçan bir el)!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
109.
Fir`avun`un kavminden ileri gelenler dedi ki: `Hakikaten bu, gayet bilgin bir sihirbazdır!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
111.
(111-112) (Onlar da:) `Onu ve kardeşini (Hârûn`u) beklet ve şehirlere toplayıcılar gönder! Bütün bilgin sihirbazları sana getirsinler!` dediler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
112.
(111-112) (Onlar da:) `Onu ve kardeşini (Hârûn`u) beklet ve şehirlere toplayıcılar gönder! Bütün bilgin sihirbazları sana getirsinler!` dediler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
113.
Nihâyet (bütün usta ve mâhir) sihirbazlar Fir`avun`a geldiler: `Eğer galib gelenler biz olursak, doğrusu bize gerçekten bir mükâfât var (değil mi?)` dediler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
114.
(Fir`avun:) `Evet, hem elbette siz, kesinlikle (bana) yakın kılınanlardan olacaksınız` dedi.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
115.
(Sihirbazlar:) `Ey Mûsâ! (Hünerini ortaya) atacak mısın, yoksa (önce) atanlar biz mi olalım?` dediler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
116.
(Mûsâ:) `Siz atın!` dedi. Artık ne zaman ki (onlar hünerlerini ortaya) attılar, insanların gözlerini büyülediler; onlara korku saldılar ve büyük bir sihir (meydana)getirdiler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
117.
Derken (biz de) Mûsâ`ya: `Asânı (yere) bırak!` diye vahyettik. Bir de baktılar ki, o, (onların) uydurmakta oldukları şeyleri yutuyor!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
119.
Artık orada mağlûb oldular ve (kendilerini üstün görüyorlar iken) küçük düşen kimselere döndüler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
120.
Ve (bu mu`cizenin aslâ bir sihir olmadığını anlayan) sihirbazlar, (hep birden)secde edici kimseler olarak atıl(ıp yere kapan)dılar.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
123.
Fir`avun: `(Ben) size izin vermeden önce mi ona îmân ettiniz?` dedi. `Şübhesiz ki bu, (buraya gelmeden önce aranızda kararlaştırarak) ahâlisini oradan çıkarmanız için şehirde kurduğunuz apaçık bir hîledir. Fakat ileride, bileceksiniz!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
124.
`Mutlaka ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra kesinlikle sizi hep berâber asacağım!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
126.
`Ve (sen) sâdece, bize (o mû`cizeler) geldiğinde Rabbimizin âyetlerine îmân ettik diye bizden intikam alıyorsun. Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve bizi Müslüman kimseler olarak vefât ettir!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
127.
Fir`avun`un kavminden ileri gelenler ise dedi ki: `Mûsâ`yı ve kavmini, yeryüzünde fesad çıkarsınlar, seni ve ilâhlarını terk etsinler diye mi bırakacaksın?`(Fir`avun onlara) dedi ki: `(Biz) onların oğullarını öldüreceğiz, kadınlarını (kız çocuklarını)ise sağ bırakacağız!Çünki gerçekten biz, onların üstünde kahredici üstünlüğe sâhib kimseleriz!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
128.
Mûsâ kavmine şöyle dedi: `Allah`dan yardım isteyin ve sabredin! Şübhesiz ki yeryüzü Allah`ındır; ona kullarından dilediğini vâris kılar. Hem (güzel) âkıbet, takvâ sâhiblerinindir.`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
129.
Fakat İsrailoğulları: “Biz, sen gelmeden önce de, geldikten sonra da, çok eziyet çektik” dediler. Musa cevaben: “Belki de Rabbiniz düşmanınızı yok edip, yeryüzüne sizi varis kılacak ve sonra sizin nasıl ve neler yapacağınıza bakacak” dedi.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
130.
Muhakkak ki (biz,) Fir`avun ehlini, belki ibret alırlar diye (yıllarca) kıtlıklar ve mahsûllerden bir eksiltme ile yakaladık (cezâlandırdık).Mealleri KıyaslaSayfada Göster
131.
İşte onlara iyilik geldiği zaman: `Bu bizim (hakkımız)dır` derler. Ama onlara bir kötülük isâbet ederse, Mûsâ ve onunla berâber olanları uğursuz sayarlardı. Dikkat edin! Onların uğursuzluğu (kendi amellerinden olup) ancak Allah katındandır; fakat onların çoğu bilmezler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
132.
Ve dediler ki: `Bizi kendisiyle sihirlemek için her ne olursa olsun onu bize mu`cize getirsen de biz sana îmân edici kimseler değiliz.`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
133.
Artık (biz de) onların üzerine ayrı ayrı mu`cizeler olarak; tûfan, çekirge, haşerât, kurbağalar ve (sularına) kan gönderdik, buna rağmen büyüklük tasladılar ve bir günahkârlar topluluğu oldular.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
134.
Derken üzerlerine o kötülük (o azab) çökünce: `Ey Mûsâ! Senin yanında olan(sana) verdiği söz hürmetine bizim için Rabbine duâ et; yemîn olsun ki, eğer bizden azâbı kaldırırsan, sana mutlaka îmân edeceğiz ve muhakkak İsrâiloğullarını seninle berâber göndereceğiz!` dediler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
135.
Nihâyet onların kendisine erişici oldukları bir vakte kadar (biz) kendilerindenazâbı kaldırınca, onlar hemen yeminlerini bozdular.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
136.
Bunun üzerine (biz de) gerçekten onların âyetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil kişiler olmaları sebebiyle kendilerinden intikam aldık da onları denizde boğduk.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
137.
(Öteden beri) güçsüz düşürülmekte olan kavmi ise, kendisini bereketli kıldığımız yerin (Şam ve Mısır`ın) doğularına ve batılarına vâris kıldık. Böylece Rabbinin İsrâiloğullarına olan o pek güzel söz, sabretmeleri sebebiyle tamâmen yerine geldi. Fir`avun`un ve kavminin yapmakta olduğu (sarayları)nı ve yükseltmekte oldukları (köşk ve bahçeleri)ni ise, harâb ettik.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
138.
Hem İsrâiloğullarını denizden geçirdik; derken kendilerine mahsus birtakım putlara tapan bir kavme rastladılar. Dediler ki: `Ey Mûsâ! Onların nasıl birtakım ilâhları varsa, (sen de) bize (öyle) bir ilâh yap!` (Mûsâ da:) `Hakikaten siz câhillik etmekte olan bir kavimsiniz!` dedi.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
139.
`Şübhesiz ki bunlar (yok mu), kendilerinin içinde bulundukları şey (, bâtıl dinleri) helâke mahkûmdur ve yapmakta oldukları şey bâtıldır.`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
141.
Hem bir zaman sizi Fir`avun ehlinden kurtarmıştık; (onlar) sizi azâbın en kötüsüne (evlâd acısına) ma`ruz bırakıyorlardı. (Yeni doğan) oğullarınızı öldürüp, kadınlarınızı (kız çocuklarınızı) ise hayatta bırakıyorlardı. İşte bunda, (size) Rabbinizden büyük bir imtihan vardı.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
142.
Ve Mûsâ ile otuz gece için va`dleştik, hem bunu on (gece daha ilâve etmek) ile tamamladık; böylece Rabbisinin ta`yîn ettiği vakit, kırk geceye tamamlandı ve Mûsâ kardeşi Hârûn`a dedi ki: `Kavmimin içinde benim yerime geç, (onları) ıslâh et ve fesad çıkaranların yoluna uyma!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
143.
Mûsâ ta`yîn ettiğimiz vakitte gelip de Rabbi ona hitab buyurunca: `Rabbim! Bana (kendini) göster; sana bakayım!` dedi. (Rabbi) buyurdu ki: `(Sen) beni (bu dünyada) aslâ göremezsin; fakat dağa bak, şayet (o)yerinde durabilirse, o takdirde (sen de) beni görebilirsin!` Derken Rabbi dağa tecellî edince onu paramparça etti; Mûsâ da bayılarak (yere) düştü! Nihâyet ayılınca: `(Rabbim!) Seni her noksanlıktan tenzîh ederim! (Bu talebimden dolayı) sana tevbe ettim ve ben îmân edenlerin ilkiyim!` dedi.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
144.
(Allah) buyurdu ki: `Ey Mûsâ! Şübhesiz ki ben gönderdiklerimle (sana vahyettiklerimle) ve (seninle) konuşmamla seni insanların üzerine seçtim. Artık (lütfumdan)sana verdiğimi al ve şükredenlerden ol!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
145.
Hem (biz,) bir nasîhat ve herşey için bir açıklama olmak üzere, ona (Tevrât`a âid) levhalarda herşeyi yazdık da (dedik ki): `Bunları kuvvetle tut, kavmine de emret, bunların (takvâ cihetiyle) en güzelini tutsunlar! Size, yakında (görüp ibret almanız için)fâsıkların (harâb olmuş) yurdunu göstereceğim.`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
146.
Yeryüzünde haksız yere kibirlenenleri (de) âyetlerimden yakında uzaklaştıracağım. (Onlar) her mu`cizeyi görseler de (yine) ona îmân etmezler. Hem hidâyet yolunu görseler, onu yol edinmezler. Fakat azgınlığın yolunu görseler, onu (hemen kendilerine) yol edinirler. Bunun sebebi, şübhesiz onların âyetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil kimseler olmalarıdır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
147.
Âyetlerimizi ve âhirete kavuşmayı yalanlayanlara gelince, onların amelleri boşa gitmiştir. (Onlar) yapmakta olduklarından başka bir şeyle mi cezâlandırılacaklar(sanıyorlar)?Mealleri KıyaslaSayfada Göster
148.
Ve kendisinin (Tûr dağına gitmesinin) ardından Mûsâ`nın kavmi, ziynet eşyâlarından (yapılmış) böğürmesi olan bir buzağı heykelini (ilâh) edindiler; görmediler mi ki gerçekten o, ne onlarla konuşuyor, ne de onlara bir yol gösteriyor! Onu (ilâh) edindiler ve zâlimler oldular.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
149.
Nihâyet (pişmanlık) ellerine düşürüldü (ve üzüntülerinden ellerini ısırır oldular)da, şübhesiz kendilerinin gerçekten saptıklarını görünce: `Yemîn olsun ki, eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bize mağfiret etmezse, muhakkak hüsrâna uğrayanlardan olacağız!` dediler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
150.
Böylece Mûsâ (Tûr dağından, onların yaptıklarından dolayı) kızgın ve üzgün olarak kavmine dönünce: `Bana ardımdan ne kötü halef oldunuz! Rabbinizin emrine(sabretmeden) acele mi ettiniz?` dedi. (Tevrât) levhaları(nı yere) bıraktı ve kardeşinin başından tuttu, onu kendine doğru çekmeye başladı. (Kardeşi de:) `(Ey) anamın oğlu! Doğrusu (bu) kavim beni hırpaladı ve nerede ise beni öldürüyorlardı! Artık düşmanları bana güldürme ve beni (bu) zâlimler gürûhuyla berâber tutma!` dedi.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
151.
(Mûsâ:) `Rabbim! Bana ve kardeşime mağfiret eyle ve bizi rahmetine koy! Çünki sen, merhametlilerin en merhametlisisin!` dedi.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
152.
Şübhesiz ki buzağıyı (ilâh) edinenler yok mu, onlara yakında Rablerinden bir gazab ve dünya hayâtında bir zillet erişecektir. İşte iftirâ edenleri ise, böyle cezâlandırırız.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
153.
Kötülükleri yapıp da sonra ardından tevbe edip îmân edenler ise, muhakkak ki Rabbin bunun (bu tevbenin) ardından, elbette Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
154.
Nihâyet Mûsâ`nın öfkesi yatışınca, levhaları aldı. Onların (bir) nüshasında ise, o kimseler için bir hidâyet ve bir rahmet vardır ki, onlar Rablerinden korkarlar.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
155.
Ve Mûsâ, ta`yîn ettiğimiz vakit(te ta`yîn ettiğimiz yere gelip mağfiret dilemeleri)için kavminden (buzağıya tapmayan) yetmiş adam seçti. Onları da o şiddetli sarsıntı yakalayınca (Mûsâ) dedi ki: `Rabbim! Eğer dileseydin (buzağıya tapanlara engel olmadıkları ve onları terk etmedikleri için) onları da (ve dileseydin) beni de daha önce helâk ederdin. İçimizden bazı beyinsizlerin yaptığı şeyler yüzünden bizi helâk mı edeceksin? (Helâk etme yâ Rabbî!) Bu, senin imtihânından başka bir şey değildir. Onunla kimi dilersen(küfürlerindeki ısrarları sebebiyle) dalâlete atar, kimi de dilersen (hikmetine binâen kendi lütfundan) hidâyete erdirirsin. Sen bizim velîmizsin; artık bize mağfiret eyle; ve bize merhamet buyur; çünki sen bağışlayanların en hayırlısısın!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
156.
Ve (Mûsâ:) `Bize bu dünyada da, âhirette de iyilik yaz; şübhesiz ki biz sana yöneldik.` (dedi). (Allah ise) buyurdu ki: `Azâbımı, (kötülük yapanlardan) dilediğime isâbet ettiririm. Rahmetim ise herşeyi kaplamıştır. Fakat (âhirette) onu (günahlardan)sakınanlara, zekâtı verenlere ve âyetlerimize îmân edenlere yazacağım!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
157.
(Onlar, Mûsâ ve Îsâ`ya îmân edip tâbi` oldukları gibi) yanlarındaki Tevrât ve İncîl`de kendisini (ismini ve sıfatlarını) yazılı buldukları o resûle, o ümmî peygambere(Muhammed`e de) tâbi` olanlardır. (O peygamber) onlara iyiliği emreder ve onları kötülükten yasaklar; hem onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri ise üzerlerine haram kılar; hem onların ağırlıklarını (ağır mükellefiyetlerini) ve üzerlerinde olan zincirleri (tatbîkı zor hükümleri) indirir. Artık ona îmân eden, ona hürmet eden, ona yardım eden ve onunla berâber indirilen nûra(Kur`ân`a) tâbi` olanlar var ya, işte onlar gerçekten kurtuluşa erenlerdir!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
158.
(Habîbim, yâ Muhammed!) De ki: `Ey insanlar! Muhakkak ki ben, sizin hepinize, göklerin ve yerin mülkü kendisinin olan Allah`ın (gönderdiği) peygamberiyim. O`ndan başka ilâh yoktur; (O) hayat verir ve (O) öldürür. Öyleyse Allah`a ve O`nun ümmî peygamber olan Resûlüne îmân edin; o (peygamber) ki, Allah`a ve O`nun kelimelerine(kitablarına) îmân eder; ona tâbi` olun ki hidâyete eresiniz.`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
159.
Mûsâ`nın kavminden bir cemâat de vardır ki, (insanlara) hak ile doğru yolu gösterirler ve onunla adâleti tatbîk ederler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
160.
Onları (İsrâiloğullarını) on iki kabîleye, ümmetlere ayırdık. (Tîh çölünde) kavmi kendisinden su isteyince Mûsâ`ya: `Asânla taşa vur!` diye vahyettik. (Taşa vurunca)hemen ondan on iki pınar fışkırdı! Her kabîle (su) içeceği yeri iyice bildi! Hem üzerlerini bulutlarla gölgeledik ve onlara kudret helvası ile bıldırcın indirdik. `Sizi rızıklandırdığımız temiz şeylerden yiyin!` (dedik). Hâlbuki (onlar, nankörlük etmekle) bize zulmetmediler; fakat kendilerine zulmediyorlardı.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
161.
Bir zaman onlara şöyle denilmişti: `Şu şehre (Kudüs`e) yerleşin; ondan dilediğiniz yerde yiyin; ` حِطَّةٌ (Yâ Rab! Bizi affet!)` deyin ve kapıdan secde eden (hürmetle eğilen)kimseler olarak girin ki sizin hatâlarınızı bağışlayalım. (Bu bağışlamadan sonra) yakında iyilik edenlere (mükâfâtlarını) daha da artıracağız.`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
162.
Fakat içlerinden zulmedenler, o sözü kendilerine söylenenden başkasıyla değiştirdi; bu sebeble (biz de) zulmetmekte olduklarından dolayı üzerlerine gökten kötü bir azab gönderdik.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
163.
(Ey Resûlüm!) Onlara (o yahudilere), deniz kenarındaki o şehir (halkının hâlin)den sor! Bir zaman (onlar) Cumartesi gününde (o günün hürmetini ihlâl ederek)haddi aşıyorlardı; onlara balıkları Cumartesi günlerinde, suyun yüzüne çıkarak geliyordu; Cumartesi ta`tîli yapmıyor oldukları gün ise, onlara gelmiyordu. İsyân etmekte olduklarından dolayı onları böyle imtihân ediyorduk.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
164.
Hani içlerinden bir cemâatte: `Allah`ın kendilerini helâk edici olduğu veya şiddetli bir azâb ile onları cezâlandırıcı olduğu bir kavme ne diye nasîhat ediyorsunuz?` demişti. (Nasîhat edenler ise:) `Rabbinize bir ma`zeret (beyân etmek) için, bir de umulur ki(günah işlemekten) sakınırlar diye (nasîhat ediyoruz)!` dediler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
165.
Artık ne zaman ki (onlar) kendilerine yapılan nasîhatleri unuttular, (biz de)kötülükten yasaklayanları kurtardık; zulmedenleri de isyân etmekte olduklarından dolayı şiddetli bir azâb ile yakaladık!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
166.
Buna rağmen (onlar), kendisinden yasaklandıkları şeylerde (ısrâr ile) isyân ettiklerinde, (biz de) onlara: `Aşağılık kimseler olarak, maymunlar olun!` dedik.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
167.
Bir vakit de Rabbin, muhakkak onların üzerine kıyâmet gününe kadar, kendilerini azâbın en kötüsüne ma`ruz bırakacak kimseleri göndereceğini i`lân etmişti. Şübhesiz ki Rabbin, elbette azâbı çabuk verendir. Yine muhakkak ki O, gerçekten Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
168.
Onları (o yahudileri) ise yeryüzünde parça parça topluluklar hâlinde böldük. Onlardan bir kısmı sâlih kimselerdir, bir kısmı da bundan aşağıdır. Onları iyiliklerle ve kötülüklerle imtihân ettik; tâ ki (kötülüklerden) dönsünler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
169.
Buna rağmen onların ardından yerlerine, Kitâb`a vâris olan birtakım (kötü) kimseler geldi; şu değersiz dünyanın geçici menfaatini alıyorlar ve: `(Nasıl olsa) bize mağfiret edilecek!` diyorlar. Fakat kendilerine, ona benzer bir menfaat daha gelse onu da alırlar.Allah`a karşı haktan başka bir şey söylemeyecek lerine dâir Kitab`da ken dilerinden sağlam söz alınma mış mıydı? Ve onun içindekini okumamışlar mıy dı? Hâlbuki âhiret yurdu,(günahlardan) sakınanlar için daha hayırlıdır. Hiç akıl erdirmez misiniz?Mealleri KıyaslaSayfada Göster
170.
Kitâb`a sımsıkı tutunup namazı hakkıyla edâ edenler ise (bilsinler ki), şübhesiz biz, iyilik için çalışanların mükâfâtını zâyi` etmeyiz.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
171.
Bir zaman (Tûr) dağı(nı), bir gölgelikmiş gibi üzerlerine kaldırmıştık da, gerçekten onu (üstlerine düştü düşecek) olan bir şey zannetmişlerdi. (Onlara:) `Size verdiğimizi(Kitâb`ı) kuvvetle tutun ve içinde olanları hatırlayın, tâ ki (ona muhâlefetten) sakınasınız!`(diye emretmiştik).Mealleri KıyaslaSayfada Göster
172.
Hani Rabbin, Âdemoğullarının bellerinden zür riyetlerini çıkarıp da onları kendilerine karşı şâhid tutmuştu (ve buyurmuştu ki:) `(Ben) sizin Rabbiniz değil miyim?` (Bütün ruhlar) قاَلُو بَلٰي (dediler ki:) `(Evet! Sen bizimRabbimizsin!) Şâhid olduk!` Tâ ki kıyâmet günü: `Doğrusu biz bundan habersiz kimselerdik!` demeyesiniz.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
173.
Veya: `Daha önce ancak atalarımız şirk koşmuştu; (biz ise) onlardan sonra gelen bir nesil idik. Artık bâtılı (şirki, yeryüzüne) yerleştirenlerin yaptıkları yüzünden bizi helâk mı edeceksin?` demeyesiniz diye (böyle yaptık).Mealleri KıyaslaSayfada Göster
175.
(Ey Resûlüm!) Onlara (o yahudilere) şu kimsenin haberini de oku ki, kendisine âyetlerimizi verdik de (o inkâr ederek) onlardan sıyrılıp çıktı; bunun üzerine şeytan onu peşine taktı; böylece azgınlardan oldu.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
176.
Hâlbuki dileseydik onu onlarla (verdiğimiz âyetlerle) elbette yükseltirdik; fakat o, dünyaya meyletti ve nefsinin arzusuna uydu. İşte onun misâli, köpeğin misâli gibidir! Üzerine varsan da dilini çıkarıp solur, onu bıraksan da dilini çıkarıp solur! İşte âyetlerimizi yalanlayan kavmin misâli budur! Artık bu kıssayı (onlara) anlat; tâ ki düşünsünler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
178.
Allah kimi (hikmetine binâen kendi lütfundan) hidâyete erdirirse, işte hidâyete eren odur. Kimi de (küfrü sebebiyle) dalâlete atarsa, işte onlar gerçekten hüsrâna uğrayanlardır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
179.
Celâlim hakkı için, cinlerden ve insanlardan birçoğunu (kendi irâdeleriyle hak edecekleri üzere) Cehennem için yarattık. Onların kalbleri vardır, (ancak kendi küfürleri sebebiyle artık) onlarla (hakkı zevk edip) anlamazlar; onların gözleri vardır (ama) onlarla(Allah`ın delîllerini) görmezler; onların kulakları da vardır, (ama) onlarla (İlâhî nasîhatleri)işitmezler! İşte onlar hayvanlar gibidir; hattâ daha da aşağıdırlar. İşte onlar, gafillerin ta kendileridir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
180.
Esmâü`l-Hüsnâ (en güzel isimler) ise Allah`ındır! Öyleyse O`na onlarla duâedin; ve O`nun isimleri hakkında haktan (meyledip) sapanları bırakın! (Onlar,) yakında yapmakta olduklarının karşılığını göreceklerdir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
181.
Yarattıklarımızdan bir ümmet de vardır ki, (insanlara) hak ile doğru yolu gösterirler ve onunla adâleti tatbîk ederler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
182.
Âyetlerimizi yalanlayanları ise, bilmedikleri yerden yavaş yavaş (helâke)yaklaştırırız.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
183.
Hem onlara mühlet veriyorum. Doğrusu benim tuzağım (onları âniden yakalamam) pek çetindir!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
184.
Düşünmediler mi ki arkadaşlarında (Muhammed`de) hiçbir delilik yoktur. O ancak (Allah`ın azâbı ile) apaçık bir korkutucudur.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
185.
Göklerin ve yerin melekûtuna (İlâhî tasarrufâtın açıkça göründüğü cihetine), Allah`ın yarattığı herhangi bir şeye ve ecellerinin gerçekten yaklaşmış olabileceğine bakmadılar mı? Artık ondan (Kur`ân`dan) sonra hangi söze îmân edecekler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
186.
Allah kimi (küfrü sebebiyle) dalâlete atarsa, o takdirde onu hidâyete erdirecek kimse yoktur ve (Allah) onları azgınlıkları içinde bırakır da bocalayıp dururlar!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
187.
(Ey Habîbim!) Sana, `Onun gelip dayanması ne zaman?` diye kıyâmetten soruyorlar. De ki: `Onun ilmi ancak Rabbimin katındadır. Onu vakti (geldiği)nde ortaya çıkaracak ancak O`dur!` (O kıyâmet) göklerde ve yerde (olan bütün mahlûkata) ağır gelmiştir! Size ancak ansızın gelecektir! Sanki sen ondan haberdarmışsın gibi, sana soruyorlar. De ki: `Onun ilmi ancak Allah katındadır; fakat insanların çoğu (bu ilmin Allah`a âid olduğunu) bilmezler!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
188.
De ki: `Benim kendim için, Allah`ın dilemesi dışında, ne bir faydaya, ne de bir zarara mâlik değilim! Çünki gaybı biliyor olsaydım, daha çok hayır elde ederdim ve bana hiçbir kötülük dokunmazdı! Ben ancak, îmân edecek bir kavim için bir korkutucu ve bir müjdeleyiciyim.`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
189.
Sizi tek bir nefisten (Âdem`den) yaratan ve ondan da gönlü ona ısınsın diyeeşini (Havvâ`yı) yaratan O`dur. İşte ne zaman ki (o) onu örtüp bürüdü, (eşi) hafif bir yük yüklendi de onu (bir müddet) gezdirdi. Nihâyet (yükü) ağırlaşınca Rablerine şöyle duâ ettiler: `Yemîn olsun ki, eğer bize kusursuz bir çocuk verirsen, elbette (bu ni`metine de)şükredenlerden oluruz!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
190.
Fakat (onların neslinden öyle insanlar da var ki, Allah) onlara kusursuz bir çocuk verince, kendilerine verdiği (bu çocuk) hakkında O`na (Allah`a) birtakım ortaklar koşmağa başladılar. Hâlbuki Allah, onların ortak koşmakta oldukları şeylerden pek yücedir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
191.
Kendileri de yaratılıyor oldukları hâlde, hiçbir şey yaratamayacak şeyleri(Allah`a) şirk mi koşuyorlar?Mealleri KıyaslaSayfada Göster
192.
Hâlbuki (bu putlar) ne onlara bir yardımda bulunabilirler, ne de kendi nefislerine yardım edebilirler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
193.
Eğer onları hidâyete de da`vet etseniz, size tâbi` olmazlar. Siz onları çağırsanız da suskun kimseler olsanız da sizin için birdir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
194.
Allah`dan başka tapmakta olduklarınız da sizin gibi kullardır; eğer (iddiânızda)doğru kimseler iseniz, haydi onları çağırın da size cevab versinler!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
195.
Onların yürüyecekleri ayakları mı var; yoksa tutacakları elleri mi var; yoksa görecekleri gözleri mi var; yoksa işitecekleri kulakları mı var? (Ey Resûlüm!) De ki: `(Allah`a şirk koştuğunuz) ortaklarınızı çağırın; sonra bana (hep berâber) tuzak kurun da bana bir an bile mühlet vermeyin!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
196.
`Şübhesiz ki benim velîm (dost ve yardımcım), Kitâb`ı (Kur`ân`ı) indiren Allah`dır ve O, bütün sâlih kimselere velîlik eder.`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
197.
O`ndan başka tapmakta olduklarınız ise, ne size yardımda bulunabilirler, ne de kendilerine yardım edebilirler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
198.
Hâlbuki onları (o putları) hidâyete da`vet etseniz, işitmezler! Çünki onların sana baktıklarını görürsün, hâlbuki onlar görmezler!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
200.
Eğer şeytandan (gelen) bir vesvese seni dürtecek olursa, hemen Allah`a sığın!Çünki O, Semî` (herşeyi işiten)dir, Alîm (herşeyi hakkıyla bilen)dir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
201.
(Allah`dan) gerçekten sakınanlar, kendilerine şeytandan (gelen) bir vesvese dokunduğu zaman, (Allah`ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp derhâl (hakikati) gören kimselerdir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
202.
(Şeytanların) kardeşlerine (kâfirlere) gelince, (şeytanlar) onları azgınlığa sürüklerler; sonra da yakalarını bırakmazlar.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
203.
Ve onlara (arzularına göre) bir âyet getirmediğin zaman: `Bunu da uydursaydın ya!` derler. De ki: `(Ben) ancak Rabbimden bana vahyolunana tâbi` olurum!` Bu (Kur`ân), îmân edecek bir topluluk için Rabbinizden (gelen) basîretler (deliller)dir ve bir hidâyet ve bir rahmettir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster